111 / TEBBET (MESED) SÛRESİ

Mekke'de inmiştir. 5 âyettir.

1

 Ebû Leheb'in iki eli kurusun, kurudu da.

"Tebbet” helâk oldu yahut ziyan etti demektir. Tebab helake götüren ziyandır.

"Ebû Leheb'in iki eli” kendisi demektir, Meselâ: "Ellerinizi tehlikeye atmayın” (Bakara: 195) âyeti gibi. Özellikle iki elden bahsedilmesi şunun içindir:

Efendimiz aleyhis-salâtü ves-selâm'a "en yakın akrabalarını uyar” (Şuarâ': 214) âyeti inince, akrabalarını topladı ve onları ikaz etti. Ebû Leheb: Tebben leke (kahrolası), bizi bunun için mi çağırdın, dedi ve ona atmak için bir taş aldı, âyet de bunun üzerine indi.

“İki eli”nden dünyası ve âhireti murat edilmiştir de denilmiştir. Künye saygıyı çağrıştırdığı hâlde onu künyesi (Ebû Leheb) ile zikretmesi, künyesi ile meşhur olmasındandır. Bir de ismi Abdüluzza idi, onu zikretmek istemedi. Ayrıca o cehennemlik olduğu için künye, hâline daha uygundur ya da "zâte leheb"in'e uygun olması içindir, Ebû Leheb'in şeklinde de okunmuştur, tıpkı: Ali b. Ebî Tâlib, denildiği gibi.

(Kurudu da) bu da bedduadan sonra haberdir. Mâzi sıygası ile verilmesi gerçek olduğu içindir, Meselâ şu şürde olduğu gibi:

Beni cezalandırdı, Allah da onu kötü şekilde cezalandırsın;

Uluyan köpekler gibi, bunu yaptı da (ve kad faal).

Ve kad tebbe okunuşu da bunu gösterir ya da birincisi ellerinin kazandığı şeyden, ikincisi de amelinden haber vermektedir.

2

 Malı ve kazancı ona fayda vermedi.

 (Malı ona fayda vermedi) helâk ona geldiği zaman malının ona fayda vermeyeceğini bildiriyor ya da edâtı red manasında sorudur (malı ona ne fayda verdi?) mâ ağna mahallen mensûbtur (mef’ûlün bih yahut mef’ûlün mutlaktır).

(Kazancı da) kesbuhu ( mastariyedir) yahut meksûbuhu demektir ( mevsûledir). Ürettiği davarlar, ettiği kârlar, adamları ve faydasını göreceğini zannettiği amelidir yahut da oğlu Utbe'dir. Onu (Utbe’yi) Şâm yolunda aslan parçaladı; kervan halkı onu ortalarına aldılarsa da kurtaramadılar.

Ebû Leheb Bedir savaşından birkaç gün sonra çiçek gibi bir hastalıktan öldü. Üç gün yanına yaklaşamadılar, sonunda koktu. Nihayet birkaç Sudanlı işçi buldular, onu bir çukura gömdüler. Bu da gâipten haberdir, tam dediği gibi çıkmıştır.

3

 Alevli bir ateşe girecek.

"Alevli bir ateşe girecek” alev saçan demektir ki, cehennem ateşini murat ediyor. Bunda onun îman etmeyeceğini gösteren bir şey yoktur; çünkü cehenneme fasıklığından girecek de olabilir. Şeddesiz seyuslâ ve şeddeli seyusallâ da okunmuştur.

4

 Karısı da odun hamalı olarak.

 (Karısı da) bu da seyasla'daki gizli zamire atıftır ya da mübteda’dır (haberi de fî-cîdiha'dır). Karısı da Ebû Süfyânin kız kardeşi Ümmü Cemil'dir.

"Odun hamalı olarak” yani cehennem odunu taşıyarak demektir. Çünkü o Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e düşmanlık etmek ve kocasını ona eziyete kışkırtmakla günahları taşıyordu.

Ya da kovuculuk demektir, çünkü o da husumet ateşini tutuşturur ya da diken veyahut dikenli bitkiler demektir. Çünkü onları sırtında taşır; gece Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in yoluna saçardı. Âsım şetm olarak (gizli ezümmü fiili ile) mensûb okumuştur.

5

 Boynunda hurma lifinden bir ip vardır.

 (Boynunda hurma lifinden bir ip vardır) mimma müside demektir ki, bükülmüş manasınadır. Recülün memsûdun deyimi de bundan gelir ki, güçlü kuvvetli adam demektir. Bu da mecazın” terşîh”idir yahut kadını sırtında odun demeti taşıyan birine benzetmektir. Bu da onu horlamak ya da cehennemdeki hâlini açıklamak içindir. Çünkü sırtında zakkum veyahut darı' (kuru diken) gibi cehennem odunlarından bir yük taşıyacaktır.

"Fi cîdiha” zarfı hâl yerindedir yahut haberdir, hablün de onunla merfû’dur (fâ'ilidir).

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim Tebbet sûresini okursa, Allah’ın onu Ebû Leheb’le birlikte bir evde birleştirmeyeceğini umarım.

0 ﴿