92Bir mü'min için bir mü'mini öldürmesi lâyık değildir, ondan, mü'min kardeşini öldürmesinin sâd ır olması câiz değildir. Ancak yanlışlıkla, bir kast olmaksızın öldürmekte hatalı olması müstesna. Ve her kim hatalı olarak av hayvanı veya ağaç gibi bir şeye atış yapmayı kastedip, fakat ona isabet edip, galipte öldürmeyecek bir darbeyle onu vurup öldürürse, onun üzerine bir mü'mine rakabe, bir dişi insan ve onun ehline maktulün varislerine teslim edilecek, ödenecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki, tasadduk etsinler, onu affederek o kişiye onu tasadduk etsinler. Sünneti seniyye beyân etmiştir ki: O diyet develerden yirmi tane binti mahazdır. Benâtü lebûn, benû lebûn, hıkâk ve cizâg da böyledir. Ve bu diyet öldürenin âkılesi üzerinedir. Akile kişinin aslı ve fer'i hariç bütün asabesidir ve bu diyet onların üzerine, üç senede ödemek üzere dağıtılır. Onlardan zengin olanının üzerine, yarım dinar, normal durumda olan üzerine çeyrek dinar vardır. Bu her sene içindir. Eğer asabe ödeyemez ise Beytül Mal'den ödenir. Eğer bu da mümkün olmazsa cinâyeti işleyen üzerine kalır. Ve eğer maktul, mü'min olduğu hâlde sizinle harp durumunda olan düşman olan bir kavimden ise, o hâlde keffâret olarak, onun katilinin üzerine bir mü'min rakabe azad edilmesi icâb eder. Onlar ile harp durumunda olduklarından dolayı, maktulün ehline teslim olunacak bir diyet yoktur. Ve eğer maktul sizin ile aralarında bir mîsak, and bulanan bir kavimden (ehli zimmet gibi) ise o zaman vârislerine teslim olunmuş onun için olan bir diyet (o diyet, eğer maktul Yahûdi ya da Hristiyan ise, mü'minin diyetinin üçte biridir. Eğer mecusi ise, o diyetin onda birinin üçte ikisidir), ile onu katilinin üzerine bir mü'min rakabe azad edilmesi lâzım olur. Fakat her kim rakabeyi, onu yitirmek ya da onu elde edebilecek şeyi de yitirmekle bulamazsa Allahü teâlâ tarafından bir tevbe olmak üzere o kişinin üzerine keffâret olarak muttasıl iki ay oruç tutması lâzımdır. Allahü teâlâ (katil oruç da tutamazsa) aynı zihâr meselesinde olduğu gibi yemek yedirmeye intikal edilmesini zikretmemiştir. İmamı Şafiî de iki kavlinden en sahih olanında bununla amel etmiştir. Ve Allahü teâlâ mahlûkatını bilicidir, onların için takdir ettiği şeyde de hikmet sâhibidir. “ Tevbeten” lâfzı gizli bir fiil ile mef’ûlü mutlak olarak mensubtur. |
﴾ 92 ﴿