65- TALÂK SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismi ile başlarım.

1

 Ey Peygamber! Âyetin devamının karinesi ile burada Hazret-i Peygamberin ümmeti kastedilmiştir. Onlara de ki: Kadınları boşattığınız, boşamak istediğiniz zaman iddetlerinde, iddetlerinin başında -meselâ talak, içinde cinsî ilişki olmayan bir temizlik içinde verilmiş olarak. Çünkü Buharî ve Müslim'in rivâyetlerinde Hazret-i Peygamber bu şekilde tefsir buyurmuşlardır- boşayın. Ve o iddeti sayın, onu hafızanızda tutun ki, iddet bitmeden ricatte bulunabilesiniz. Rabbiniz Allah'tan korkun, emrinde ve nehyinde O'na itâat edin. Onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de iddetleri bitinceye kadar evlerinden çakmasınlar. Meğer ki, belgelenmiş bir edepsizlik, zina yapmış olsunlar. Bu taktirde üzerlerine haddi infaz için çıkarlar. Bunlar, bu zikredilen hususlar Allah'ın hudududur. Kim Allah'ın hududunu aşarsa, muhakkak nefsine zulmetmiş olur. Bilemezsin. Belki Allah onun, talakının arkasından bir iş, talak, bir yahut iki olduğu vakit geri dönebilme hükmünü peydah eder.

Âyet-i kerîme'de geçen “ mübeyyenetin” lâfzı, Ya'nın fethası ile de, kesresi ile de okunmuştur. Birinci taktirde ”Belgelenmiş” mânâsında, ikinci taktirde ”apaçık” mânâsındadır.

2

 Kadınlar vakitlerine vardıklarında, iddetlerinin sonuna yaklaştıklarında onları ya onlara geri dönmeniz suretiyle güzellikle, herhangi bir zarar vermeksizin tutun, yahut güzellikle onlardan ayrılın, iddetleri bitinceye kadar onları bırakın ve müracaat etmek suretiyle onlara zarar vermeyin. İçinizden adalet sâhibi iki erkeği de müracaat ettiğinize yahut ayrıldığınıza dair şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. Aleyhine yahut lehine şahitlik edilen kimse için değil. Bu söylenenler var ya! Bununla Allah'a ve âhiret gününe îman edenlere nasihat verilir. Kim de Allah'tan korkarsa ona dünyevi ve uhrevi sıkıntılardan bir çıkış yolu ihsan eder.

3

 Ve ona, ummadığı hatırına gelmediği bir yerden rızık verir. Her kim işlerinde Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter, kâfi gelir. Muhakkak ki, Allah emrini, muradını yerine getirir. Allah bolluk ve darlık gibi her şey için bir miktar, bir zaman zarfı tayin buyurmuştur.

Âyet-i kerîme'de geçen “ Bâligun” lâfzı, bir kırâatte mabadine izafe edilerek okunmuştur.

4

 Kadınlarınızdan hayızdan kesilenler hakkında iddetlerinin ne olacağı hususunda şüphelendinizse, onların iddeti üç aydır. Küçüklükleri dolayısıyla henüz hayız görmeyenlerin de yine iddetleri üç aydır. Bu iki mesele kocaları ölmüş olan kadınları bağlamaz. Kocaları ölen kadınlara gelince. Onların iddeti, “sizden vefat edenlerin geride bıraktığı zevceleri, bizzat kendileri dört ay on gün beklerler.....“ (Bakara: 234) mealindeki âyeti kerîmeyle hükme bağlanmıştır. Gebe kadınların süreleri, iddetlerinin tamamlanması ise, bunlar ister boşanmış, isterse kocaları ölen kadınlar olsun çocuklarını doğurmalarıdır. Her kim Allah'tan korkarsa, Allah dünyada ve âhirette onun işine bir kolaylık bahşeder.

Âyet-i kerîme’nin iki yerinde geçen ”el-Lâi “ lâfzı hemze ile Ya ile ve Ya'sız olarak okunmuştur.

5

 İşte bu iddet konusunda zikredilen, Allah'ın size indirdiği emridir, hükmüdür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah onun günahlarını örter ve sevabını büyütür.

6

 Onları boşanan kadınları gücünüz maddi imkânınız ölçüsünde kendi oturduğunuz yerde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları gücünüz nisbetindeki mekânlarda oturtun. Bunun altındaki mekânlarda değil. Onlara, oturduktları yerleri daraltıp evden çıkmalarına yahut nafakaya muhtaç olmalarına sebep olmak ve böylece size fidye vermelerini sağlamak için zarar vermeye kalkışmayın. Eğer gebe iseler, çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını verin. Sonra sizin hesabınıza sizin onlardan olan çocuklarınızı emzirirlerse, o vakit de onlara emzirme ücretlerini verin. Ve aranızda karı-koca kendi aranızda iyilikle, emzirme konusunda belli bir ücret üzerinde mutabakata varmak suretiyle çocuklarınız hakkında güzel olacak şekilde müşavere edin. Eğer çıkmaza girerseniz, emzirme konusunda işi dara sürüklerseniz de, baba ücretten, anne de emzirme işinden imtina ederse, o vakit onun, babanın hesabına çocuğu başka bir kadın emzirecektir ve anne emzirmeye zorlanmayacaktır.

Âyet-i kerîme'de geçen “ min vücdiküm” lâfzı, harf-i cerrin iadesi ve bir muzaafın takdiri ile, makablinden atf-i beyan, veya bedeldir. Takdiri “ emkineti se'atiküm“ şeklindedir.

7

 İmkânı geniş olan imkânına göre boşanan ve emziren kadınlara infakta bulunsun. Rızkı daralmış bulunan da nafakayı Allah'ın kendine verdiğinden darlığı nisbetinde ayırsın. Allah hiç bir kimseyi, verdiğinden fazlası ile mükellef kılmaz. Allah, güçlükten sonra bir kolaylık ihsan edecektir. Ve nitekim çeşitli fetihlerle bu ihsanını yerine getirmiştir.

8

Nice memleketler memleketlerin birçoğu Rablerinin ve peygamberlerinin emrine âsi oldu da - Burada memleketlerin halkı kastedilmiştir - biz onları âhirette - her ne kadar âhiret henüz gelmemiş olsa da, mutlak suretle geleceğine binaen, gelmiş sayılır - şiddetli bir hesaba çektik ve görülmedik feci bir azapla - ki, o da cehennem ateşinin azâbıdır- azaplandırdık.

Âyet-i kerîme'de geçen “ ke eyyin” lâfzı üzerindeki Kâf, harf-i cer olup ”eyyin” lâfzı üzerine dâhil olmuştur ve “ kem “mânâsındadır.

Âyet-i kerîme'de geçen “ Nükren” lâfzı, Kâfin sükûnu ile de, zammesi ile de okunmuştur.

9

 Böylece yaptıklarının vebalini, cezasını tattılarve işlerinin sonu, hüsran, ziyan ve helâk oldu.

10

 Allah onlara şiddetli bir azap hazırladı. Burada tehdidin tekrar edilişi te'kid içindir. O hâlde ey îman eden akıl sahipleri! Allah'tan korkun. İşte Allah, size bir zikir indirdi. Zikirden maksat Kur’ân’dır.

Âyet-i kerîme'de geçen ”ellezîne ” lâfzı, münadaya sıfat yahut ona atfi beyandır.

11

 Bir peygamberi Muhammed 'i gönderdi ki, zikir ve peygamber geldikten sonra îman edip sâlih ameller işleyenleri karanlıklardan, üzerinde bulundukları küfürden nûra, küfürden sonra kendileri ile kâim olan îmana çıkarsın diye size Allah'ın beyan edilmiş Âyetlerini okumaktadır. Kim Allah'a îman edip sâlih amel işlerse, Allah onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere, içlerinde ebedî kalmak üzere koyacaktır. Muhakkak ki, Allah, ona güzel bir rızık ihsan etmiştir. Ki, o da nimetleri tükenmek bilmeyen cennettir.

Âyet-i kerîme'de geçen “Resûlen” lâfzı, mukadder bir “ ersele “ fiili ile mansuptur.

Âyet-i kerîme'de geçen “ mübeyyenâtin” lâfzı geride de izah edildiği üzere, Ya'nın fethası ile de, kesresi ile de okunmuştur. Ayrıca Âyetin devamındaki ”yüdhilhü “ lâfzı, bir kırâatte Nun ile okunmuştur.

12

 O Allah'tır ki, yedi kat gök yaratmış; yerden de onları mislini yedi kat yer yaratmıştır. Allah'ın emri, vahiy bunların, göklerle yerin arasında inip duruyor. Cibrîl onu yedinci kat semadan yedinci kat yere kadar indiriyor. Şunu bilesiniz diye bu yaratışını ve indirişini sizlere (şunu bilesiniz diye) bildirdi, ki, Allah her şeye kâdirdir ve Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.

Âyet-i kerîme'de geçen “ Li ta'lemû” lâfzı, mahzûfbir “ A'lemeküm“ fiiline tealluk etmektedir.

0 ﴿