66- TAHRÎM SÛRESİRahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismi ile başlarım. 1Ey Peygamber! Resûlüllah Hazret-i Hafsa (radıyallahü anh) yokken onun evinde Mariye ile birlikte iken Hazret-i Hafsa çıka geldi de bu durumun kendi evinde ve yatağında olması ona çok dokununca “O, (Mariye) bana haramdır) demiştin. O'nu haram kılmakla niçin zevcelerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı cariyen Mariye el-Kıbtiy'i haram ediyorsun? Bununla beraber Allah bu haram kılmayı sana bağışlayarak çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. 2Allah, yeminlerinizin Maide sûresinde zikredilen keffaretle çözmek suretiyle çözülmesini size farz kılmıştır. Cariyeyi haram kılmak yeminin kısımlarındandır. (Acaba) Rasûlüllah keffaret ödedi mi? Mukatil, “mariye'yi haram kılmada bir köle azat etmiştir“ derken Hasan-ı Basrî ise “keffaret ödemediğini “söylemiştir. Çünkü Peygamberimizin günahları bağışlanmıştır. Allah sizin yardımcınızdır. Ve O, hakkıyla bilendir ve hikmet sâhibidir. 3Hatırla hani Peygamber, zevcelerinden birine O da Hafsa'dır gizli bir söz söylemişti. O da Mariye'yi haram kılmasıydı ve Hafsa'ya “ Bunu ifşa etme “ demişti. Ne zamanKi o, bunu ifşa etmede bir maHazret-iur yok zannederek Âişe'ye haber verdi. Allah da onu haber verilen şeyi peygambere haber verip açıklayınca peygamber de bunun bir kısmını Hafsa'ya bildirmiş; Haya ve lütfundan dolayı bir kısmından bahsetmemişti. Artık bunu kendisine haber verince: “ Bunu sana kim haber verdi? “O da: “ Bana, her şeyi bilen, herşeyden haberdar olan Allah haber verdi. “ dedi. 4Eğer Allah'a tevbe ederseniz (ne âlâ çünkü) Hakikaten sizin kalpleriniz Mariye'nin haram olmasına Peygamber 'in bu işi kerih görmesine rağmen bu konuyu gizlice görüşmeye meyletmiştir. İşte bu günahtır (tevbe ederseniz, tevbeniz kabul edilir.) Yok, eğer onun Peygamber'in hoşlanmadığı bir şey hususunda aleyhinde birbirinize yardımlaşırsanız, (bilin ki,) hiç şüphesiz Allah bizzat onun yardımcısıdır. Cebrâîl de, mü'minlerin sâlih olanları Ebû Bekir ile Ömer (radıyallahü anh) da ona yardımcı olurlar. Bunların Allah'ın yardımı ile mezkûr zevatın yardımlarının ardından melekler de size karşı ona yardım etme hususunda ona yardımcıdırlar. Âyet-i kerîme'de geçen “ Tezzahere “ fiilinde babın aslındaki ikinci ta” zi “ harfine idgam edilmiştir. Bir kırâatta da idgamsız olarak Tezahera şeklinde okunmuştur. Âyet-i kerîme'de geçen şartın cevabı hazfedilmiştir. Tevbeniz kabul edilir. Yine Âyet-i kerîme'de iki kalp yerine kalpler kelimesi kullanılıp kalbeyni şeklinde tensiye olarak ifade edilmiştir. Çünkü bir tek kelime gibi olan yerde iki tesniyeyi bir araya getirmekte ağırlık olacaktır. Âyet-i kerîme'de geçen “ hüve “ fasıl zamiridir. “ Cibrîl” kelimesi ise inne'nin isminin mahalline atfedilmiştir. 5Eğer O, sizi boşarsa, Peygamber hanımlarını boşarsa, dilerse Rabbi yerinize sizden daha hayırlı zevceler verir. Öyle ki, İslâm'ı ikrar eden müslüman, halis mü'min, itâatkâr, tevbekâr, ibâdet eden, oruç tutan veya hicret eden, dul ve bekâr kadınlar olurlar. Âyette geçen “yubeddile “ fiili şeddesiz de okunmuştur. Âyet-i kerîme'de geçen ”en yubeddilehu“ “Asa “ nın haberidir. Asa cümlesi ise şartın cevabıdır. Şart tahakkuk etmediğinden dolayı tebdil de (değiştirmek) olmamıştır. 6Ey îman edenler! Gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi Allah'a ibâdet ve Tâatta bulunmaya sevk etmek suretiyle öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı insanlarla kâfirlerle taştan olan putları gibi taşlardır, cehennem bu anlatılanlar ile yakılıp bunlar onun ısısını artıracaktır. Odun ve benzeri şeylerle yanan dünya ateşine benzemez, üzerinde katı kalplilikten dolayı çok sert, tutup yakalamada çok şiddetli ileride gelecek olan“ müddessir “sûresinde de ifade edildiği gibi sayıları on dokuz tane olan cehennem bekçiliği yapan melekler vardır, Allah'ın kendilerine emrettiği şeylere asla isyan etmezler. Emredildikten şeyi yaparlar. Bu âyet kalpleriyle değil de sadece dilleriyle inandığını söyleyen münafıkları ve mü'minleri dinden dönmekten tehdit etmekte uyarmaktadır. Âyet-i kerîme'de geçen “ ma-emerehum”lâfza-i celâl'den bedel olmaktadır. Allah'ın emrine karşı gelmezler. Âyetin son kısmı ise önceki cümleyi te'kid etmektedir. 7Cehenneme girerlerken kâfirlere şöyle denilir: “ ey küfredenler! Bugün özür dilemeyin. Çünkü size faydası yoktur. Siz ancak yapmakta olduğunuz şeylerin cezasını çekeceksiniz. “ 8Ey îman edenler! Allah'a samimi, bir daha günaha dönmemek, buna dönmeyi arzu etmemek şartıyla ve doğru olarak tevbe edin! Tahakkuku kesin olan bir ümitle olur ki, Rabbiniz kötülüklerinizi örter de sizleri altlarından ırmaklar akan cennetlere bahçelere koyar. O gün Allah, cehenneme sokmak suretiyle Peygamberini ve onunla beraber îman edenleri rüsvay etmeyecek, utandırmayacaktır. Nurları önlerinde ve sağlarında olup koşacak, “ ey Rabbimiz! Bize Nurumuzu cennete kadar tamamla! Münafıkların nûru ise sönecektir. Rabbimiz! Bizi bağışla. Çünkü sen her şeye kâdirsin. “ diyecekler. Diyecekler sözü istinaf (başlangıç) cümlesidir. Âyet-i kerîme'de geçen “ Nesuh” kelimesi Nun'un zammesiyle de okunmuştur. 9Ey Peygamber! kâfirlerle kılıçla ve münafıklarla lisan ve hüccetle cihad et. Çıkışarak ve öfkelenerek onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. O ne fena yerdir! 10Allah, küfredenlere Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi: Bu iki kadın, kullarımızdan sâlih iki zatın (nikâhları) altında idiler. Böyle iken din hususunda onlara hainlik ettiler. Çünkü kâfir oldular. Vahile adındaki Nûh'un hanımı kavmine, kocası hakkında, “O mecnundur“ derdi. Lût'un hanımının ismi da Va'ile idi. O da kocasına gelen misafirleri -gece ateş yakmak, gündüz de duman çıkarmak suretiyle- kavmine haber verirdi. Onun için onlar Nûh ile Lût da onları Allah'ın azâbından hiçbir şeyle kurtaramadılar. Kendilerine, “Ateşe giren Nûh ve Lût'un kavminden kâfir olanlarla beraber siz de girin“ denildi. 11Allah, îman edenlere de ismi Asiye olup Mûsa'ya inanan Fir’avunun karısını misal verdi. Mûsa'ya îman ettiğinden dolayı Fir’avun onu ellerinden ve ayaklarından dört kazığa bağlamış, göğsüne kocaman bir taş koymuş, öylece yakıcı güneşe karşı bırakmıştı. Asiye'nin yanından onunla görevlendirilen şahıs ayrılınca melekler ona gölgelik yapıyorlardı. O kadın işkence edilirken ”ey Rabbim! Bana nezdinde cennetin içinde bir ev yap. Bunun üzerine Allahü teâlâ onun keşfini açıp cennetteki köşkünü görünce işkence kendisine kolay geldi. Beni Fir’avun'dan ve yaptığı işkence işinden kurtar. Beni bu zâlim kavim ve onun dininden olanlardan kurtar! demişti. Bu niyaz üzerine Allahü teâlâ onun ruhunu kabzetti. İbn Keysan derki: “ diri olarak cennete kaldırıldı. Orada yiyor ve içiyor. 12Bir de İmran'ın kızı Meryem'i de (misal verdi) ki, ırzını korumuştu. Biz de ona ruhumuzdan Cibrîl yakasının açık yerinden üfleyip, Allahü teâlâ'nın, Meryem'in rahmine ulaşan Cibrîl'in üflemesinin etkisini yaratması ile (yaratmamız ile) üfledik de Îsa'ya hâmile kaldı. O Rabbinin kelimelerini şeriatlarını ve indirilen kitaplarını tasdik etti. Hem O itâatkârlardandı. İtâat eden kavimden idi. |
﴾ 0 ﴿