78 - NEBE' SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle başlarım.

1

Kureyşliler birbirlerine hangi şeyi soruyorlar?

2

 O büyük haberi mi?

Bu âyet önceki âyette istifhamla ifade edilen şeyi izah etmektedir, soru şeklinde ifade edilmesinden maksat durumun büyüklüğünü ve önemini ifade etmektir. Bu büyük haber ise Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in getirmiş olduğu ve öldükten sonra tekrar dirilmeye ve saireye müştemil olan Kur’ân'dır.

3

Ki, onlar onda ihtilâfa düşmüşlerdir. Mü'minler onu isbat, kâfirler ise inkâr etmektedirler.

4

Hayır! Bu bir tehdittir. İnkârları yüzünden başlarına gelecek olanı ilerde bilecekler.

5

Hayır, hayır! İlerde bilecekler.

Âyet-i kerîme tekid ifade etmektedir. Burada “summe “ile getirilmesi, ikinci tehdidin birincisinden daha şiddetli olduğunu bildirmektedir.

6

Bundan sonra Allahü teâlâ, öldükten sonra diriltmeye kudreti olduğuna işaret ederek şöyle buyurdu: “Biz yeri bir beşik gibi döşek”yapmadık mı?

7

Çadırların direklerle sabit kılındığı gibi, yeryüzünü sabit tutacak dağları da birer kazık? (İstifham takrîr içindir.)

8

Sizleri de erkek ve dişi olarak çift çift yarattık.

9

Uykunuzu da bedenleriniz için bir dinlenme yaptık.

10

Geceyi karanlığı ile örten (bir elbise gibi) yaptık.

11

 Gündüzü ise, geçiminizi sağlamak için geçim zamanı yaptık.

12

Ve üstünüze, yedi sağlam asırların ve zamanların geçmesi kendisini etkilemeyen muhkem ve kuvvetli gökler bina ettik.

Âyet-i kerîme’de geçen “ Şidad“ şedid kelimesinin çoğuludur.

13

Parıl parıl parıldayan yanıcı, aydınlık veren bir kandil güneş yarattık, (astık)

14

 Hayız görme zamanı yaklaşan kadın gibi, yağmur yağdırma zamanı gelmiş olan sıkıcı bulutlardan şarıl şarıl su indirdik.

15

Bakınız âyet: 16

16

Ki, onunla buğday gibi daneler saman gibi otlar, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye.

Âyet-i kerîme’de geçen ”elfaf" lefif’in çoğuludur. Şerif ve Eşraf gibi.

17

 Şüphesiz ki, mahlûkat arasında hüküm verme günü mükâfat ve ceza için tayin edilen bir vakit olmuştur.

18

O gün Sûr'a üfürülecek. Üfüren ise İsrâfil'dir, siz de hemen kabirlerinizden çıkıp mahşere bölük bölük geleceksiniz.

Âyet-i kerîme’de geçen "Yevm" “'Yevme’l-fasl“ dan bedel veya atf-i beyandır.

19

Meleklerin inmesi için gök açılmış yarılmış kapı kapı olmuş,

Âyet-i kerîme’de geçen “futihat“ şeddesiz olarak da okunmuştur.

20

Dağlar yerlerinden yürütülecek ve bir serap dağların yürütülmesi hafiflikte toz gibi olacak.

21

Muhakkak ki, cehennem, gözetleyici gözetleme yeridir.

22

 Azgın kâfirler için girecekleri bir dönüş yeridir. Ki, orayı geçemezler.

23

Orada sonsuza kadar devirler boyunca kalacaklardır.

Âyet-i kerîme’de geçen “ Labisin“ hâl-i mukadderdir,kalmaları takdir edilmiş olduğu hâlde.....“ Ahkab “ise Hukb kelimesinin çoğuludur.

24

Orada ne bir serinlik uyku tadacaklar. Onlar uykuyu tadamayacaklardır. Ne de zevklenmek için içilen şeylerden içilecek bir şey!..

25

Sadece son derece kaynarbir su ve cehennemliklerin cerahatlarından akan irin. Onlar bunu tadacaklar.

26

Yaptıklarına uygun olan bir ceza olarak bununla cezalandırılmışlardır. Nitekim küfürden daha büyük bir günah olmadığı gibi ateşten de daha büyük bir ceza yoktur.

27

 Çünkü onlar hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı. Çünkü onlar tekrar dirilmeyi inkâr etmekteydiler.

28

Âyetlerimizi Kur’ân’ı alabildiklerine yalanlamışlardı.

29

 Biz ise yapılan her şeyi buna karşılık değerlendirmemiz için Levh-ı mahfuzda yazıp kaydetmişiz. Bunlardan birisi de Kur’ân’ı yalanlamalarıdır.

30

Âhirette üzerlerine azap tahakkuk edince onlara şöyle denilecek “Artık cezanızı tadın! Artık size azâbınızın üzerine azap artırmaktan başka bir şey yapacak değiliz!“

31

Şüphesiz ki, takva sahiplerine cennette korkulardan kurtulma yeri ve zafer vardır.

32

Bahçeler, üzümler.    

Âyet-i kerîme’de geçen “ hedaika “ mefazen'den bedel veya atf-ı beyandır. “ A'nab “ise mefazen üzerine atfedilmiştir.

33

Aynı yaşta göğüsleri tomurcuklanmış genç kızlar.  

Âyet-i kerîme’de geçen “ kevaib” ka’b kelimesinin, “ etrab “ise, “ Tırb” kelimesinin çoğuludur.

34

Hem içi şarap dolu kadeh (ler). Kıtal sûresinde ”şaraptan nehirler “ buyrulmuştur.

35

Orada cennette şarap içme esnasında ve diğer vaziyet anlarında ne boş bir lâf işitirler, ne de yalanlama. Fakat dünyada şarap içme esnasında meydana gelen hadiseler bunun aksinedir.

Âyet-i kerîme’de geçen “Kizzâben" Kizâben şeklinde okunmuştur. Kizben yalan, şeddeli okununca Tekziben, biri diğerini yalanlamaz manasını ifade eder.

36

Rabbinden bir mükâfat ve tam bol bir bağış olarak Allah o muttakileri mükâfat olarak bunlarla mükâfatlandırmıştır.

Âyet-i kerîme’de geçen “ hisab" kelimesi Arapların şu sözünden alınmıştır: "A'tani feehsebeni" bana o kadar bol verdi ki nihayet "Bana yeter" dedim.

37

Göklerle yerin ve aralarındaki her şeyin Rabbinden. O Rahmândan ki, mahlûkat ona hitabda bulunmaya muktedir olamazlar. yüce Allah'tan korkarak hiç kimse ona hitabda bulunmaya güç yetiremez.

Âyet-i kerîme’de geçen “Rab" kelimesi mecrur ve merfu olarak da okunmuştur. "Er-Rahman" kelimesi de aynı şekilde ve Rab kelimesinin mecrur okunmasıyla birlikte merfu olarak da okunmuştur.

38

O gün Cebrâîl veya Allah'ın orduları ve bütün melekler saf olup dururlar. Halk konuşamazlar. Yalnız Rahmân’ın konuşmaya izin verdiği ve Allahü teâlâ'nın râzı olduğu kimselere şefâat etmeleri için doğru söyleyen melekler ve mü'min kimseler müstesna.

Âyet-i kerîme’de geçen “Yevm" "La yemlikune" fiilinin zarfıdır. "Saf kelimesi ise haldir. Saf saf oldukları halde.

39

İşte bugün haktır. Vukûu sabit ve gerçek olan gündür. Bu da Kıyâmet günüdür. Artık dileyen Rabbine varacak bir yol tutsun. O günün azâbından kurtulması için ibâdet ve Tâatıyla Allah'a yönelir.

40

   Ey Mekke kâfirleri! Biz size yakın bir azâbı haber verdik. Gelecek olan Kıyâmet gününün azâbını haber verdik. Her gelecek ise yakındır. O gün her kişi hayırsever iki elinin önden (dünyada) ne gönderdiğine bakacak. kâfirler “Ah keşke toprak olsaydım“ azâba duçar olmasaydım. Allahü teâlâ hayvanların birbirlerinden haklarını alıp ödeştirdikten sonra onlara”Toprak olunuz!“ deyince, işte o zaman kâfir böyle olup ta azap görmemeyi temenni eder.

Âyet-i kerîme’de geçen “Yevm" sıfatı ile birlikte "azab" kelimesinin zarfıdır.

0 ﴿