86 - TÂRIK SÛRESİMekke devrinde nâzil olup, 17 Âyet-i kerîmedir. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle başlarım. 1Göğe ve Târık'a yemin olsun. Aslında gece gelen her şeye Târık denir. Yıldızlara da, geceleyin zâhir oldukları için bu ad verilmiştir. 2Târık'ın ne olduğunu sana ne bildirdi? Âyet-i kerîme’de geçen “ me'ttarık” mübteda ve haber olup ”edra “ fiilinin ikinci mef’ulu yerindedir. Birinci ma'nın mabadi ma'nın haberidir. Buradaki soru, âyetin devamı ile izah edilen Târık'ın önem ve büyüklüğünü göstermektedir. 3O aydınlığı ile karanlığı delen aydınlatan yıldızdır. Yani Süreyya yıldızı veya her yıldızdır. 4Hiç bir nefis yoktur ki, üzerinde iyi veya kötü amelini gözetleyen bir gözetleyici melek bulunmasın. Bu âyet kasemin cevabıdır. Âyet-i kerîme’de geçen “Ma" şeddesiz okunduğunda zait olup "İn" ise inne'den tahfîflenerek ismi mahzuf olmuş olur. Yani İnnehu, Lam ise Lam-i tarike olur "Ma" şeddeli olarak okunur. Buna göre "İn" ise nefi edatı olur. Lemma da illa mânâsında olur. 5İnsan ibret nazarıyla birbaksın, neden hangi şeyden yaratılmıştır? 6Cevabı şudur. O, erkek ve kadından gelen, kadının rahmine atılıpdökülen atılgan bir sudan yaratılmıştır. 7Ki, erkeğin bel kemiği ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkıyor o. Teraib, göğüs kemikleri demektir. 8Şüphe yok ki, O Yüce Allah, ölümünden sonra insanı tekrar diriltip döndürmeye elbette kadirdir. Buna göre insan, aslına ibret nazarıyla baktığında bilecek ki, buna kadir olan, insanı tekrar diriltmeye de kadirdir. 9O gün sırlar kalblerde bulunan gizli akideler ve niyetler meydana çıkar. İmtihana tâbi tutulur. 10Artık tekrar dirilmeyi inkâr eden insan için ne kendisinden azâbı savmaya bir kuvvetivardır, ne de azâbı ondan savacak bir yardımcı! 11O yağmurlu semaya “Rec”yağmur demektir. Yeryüzüne zaman zaman geri dönüp geldiği için yağmura bu isim verilmiştir. 12Ve o nebat ile yarılan yere yemin olsun ki, 13O Kur’ân şüphesiz hak ile bâtıl arasını ayıran kesin bir sözdür. 14O, bir şaka oyun ve beyhude değildir. 15Doğrusu onlar, kâfirler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hileler kurmaya çalışıyorlar. 16Ben de hiç beklemedikleri yerden onları yavaş yavaş (istidrac yoluyla) helâka sürükleyerek hilelerini (ceza ile) karşılarım. 17O hâlde Ey Resûlüm Muhammed! Kâfirlere mühlet ver! Onlara biraz mühlet ver! Âyet-i kerîme’de Te'kidin güzelliği, lâfzın farklı sigada (mehhil ile Emhil) bulunmasıdır. "Ruveyda" ise mef'ûlu mutlak olup amilinin mânâsını kuvvetleştirmektedir. Bu kelime Rud ve terhini (zait harfleri hazfetmek) üzere Ervad'ın tasgiridir. (Küçültülmüş şeklidir) Nitekim Allahü teâlâ, onları Bedir'de yakalayıp ele aldı. Kılıç âyeti ile mühlet tanıma hükmü kaldırılmıştır. Yani savaş ve cihad âyeti ile neshedilmiştir. |
﴾ 0 ﴿