98 - BEYYİNE SÛRESİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle başlarım.

1

O küfretmiş olan ehl-i kitap ve müşrikler, putlara tapanlar, kendilerine beyyine, apaçık bir delil -ki, o da Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir- gelinceye kadar, üzerinde bulundukları dinden kopacak, ayrılacak değillerdi.

Âyet-i kerîme’de yeralan“ minehli...” lâfzındaki “min“Beyaniyyedir. Ayrıca “ münfekkîne ” lâfzı, “yekün“ünhaberi, “ Te’tiyehum” lâfzıda ”etethüm “mânâsındadır.

2

 (Bu delil de) bâtıldan temizlenmiş sahifeleri okuyan Allah katında bir Resûldür. Bu Resûl de Peygamber; Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir.

Âyet-i kerîme’de geçen “Rasûl “ lâfzı, “ el-Beyyine “ den bedeldir.

3

O sahifelerde dosdoğru yazılar, yazılı hükümler bulunmaktadır. Yani işte bu sahifelerin mânâsını okuyan (bir Rasûl).....Ki, o da Kur’ân dır ve onların kimi ona îman etmiş, kimi de inkâr etmiştir.

4

Böyle iken, ehli kitap olanlar, ancak kendilerine kesin bir delil, O (Muhammed ), yahut onun kendisine mu'cize olarak getirdiği Kur’ân geldikten sonra tefrikaya düştüler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelmeden evvel, gelince ona îman edeceklerine dair ittifak halinde idiler. Ne var ki, daha sonra içlerinden onu inkâr edenler, zat-ı âlilerini çekememişlerdir.

5

Hâlbuki onlar kitapları Tevrat ve İncîl'de; doğruya yönelerek, İbrâhîm'in ve-gelince- Muhammed'in dini üzere dosdoğru olarak, dini şirkten (arındırıp) yalnız Allah'a tahsis ederek Ona kulluk etmekle emrolunmuşlardı. Peki şimdi nasıl oldu da onu inkâr ettiler? Bir de namazı dosdoğru kılıp zekâtı vermekle… İşte dosdoğru din, budur!

Âyet-i kerîme’de geçen "Liya'büdû" lâfzı, "En ya'büdû" takdirindedir, "en", hazfedilip, lam ziyade edilmiştir. Ayrıca âyetin devamındaki "Din" lâfzı, "Millet" mânâsındadır. (Bu sebeple onun aslen sıfatı durumundaki "el-Kayyime" lâfzı, müennes olmuştur)

6

Hiç şüphe yok ki, o küfretmiş olan ehl-i kitap ve müşrikler, ebedî kaldıkları hâlde, Allahü teâlâ tarafından ebedî kalacakları takdir edildiği hâlde cehennem ateşindedirler. İşte bütün yaratıkların en kötüsü, bunlardır.

Âyet-i kerîme’de geçen “ hâlidîne ” lâfzı, hâl-i mukadderedir.

7

Hiç şüphesiz, îman edip sâlih ameller işleyenler de, bütün mahlûkatın en hayırlısıdırlar.

8

Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn, ikâmet cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah O'na itâat' etmeleriyle onlardan râzı, onlar da sevaplandırmasıyla Allah'tan razıdırlar. İşte bu Rabbinden korkanlara, Allahü teâlâ'nın azâbından korkup O'na âsi olmaktan vazgeçen lere mahsustur.

0 ﴿