6

"Bizi sırât-ı müstakıîme (dosdoğru yola) ilet."

Bu âyet-i kerîmede, yardım konularının en önemlisi tahsis ve tayin edil miştir. Sanki Cenâb-ı Allah, bundan önceki âyette yapılan yardım talebine cevap veriyor:

"- Size nasıl yardım edebilirim?" buyuruyor ve kullar da: «Sen, bizi dosdoğru bir yola hidâyet eyle! »" diye niyazda bulunuyorlar. Hidâyetin tarifi

Hidâyet; lütuf ve atıfet olarak, amaca ulaştıran araçları göstermektir. Bundan dolayı hidâyet, hayırlı işlere mahsustur, Saffât (37) sûresinin:

"Allah'tan başka taptıklarını ve onları cehennem yoluna hidâyet: edin!" mealin'deki 23. âyetindeki hidâyette ise alay ve hakaret vardır.

Hidâyetin nevileri

Yüce Allah'ın hidâyeti sayılamayacak kadar çok ve çeşitlidir, Bununla beraber bunları üç grupta incelemekte yarar vardır:

1- Dahilî hidâyet:

İnsanın, tabiî ve hayvanı faaliyetlerini, dünyevî ve uhrevî işlerini düzenlemek için gerekli olan kuvvetler, zahirî ve batını şuurlardır,

2- Haricî hidâyet: Bu da ikiye ayrılır:

a) Tekvini hidâyet:

Bu nevi hidâyet, lisan-ı hâl ile Haliki açıklar, Daha önce belirtildiği gibi, âlemin (evrenin) her ferdinde, Allah'ın varlığına işaret eden deliller vardır.

b) Tenzili (vahyi) hidâyet:

Nazarî ve amelî hükümlerin tafsilâtını açıklayan bu nevi hidâyet de peygamberler göndermek ve kitaplar indirmek sureti ile gerçekleşmiştir. Zira kutsal kitaplar, tekvini delilleri değerlendirme yöntemini göstermek ve onlara dikkat çekmek suretiyle hidâyetin bütün çeşitlerini içerir. Nitekim:

"İykan (gerçekten imân ve itaat) edenler için arzda âyetler (delil, belge, kanıt, ibret) vardır." (Zâriyât 51/20)

"Kendi nefislerinizde de.. O hâlde niçin görmüyorsunuz?" (Zâriyât, 51/21)

Şüphesiz gece ve gündüzün ihtilâfında (ardı ardına gelişinde), Allah'ın gökte ve yerde yarattıklarında, ittika eden (Allah'tan gereği gibi sakınan, sorumluluk şuuru olan) bir topluluk için âyetler (delil, kanıt, ibret) vardır." Yunus 10/6) mealindeki âyetlerde bu gerçeklere mücmelen işaret edilir.

3- Hususî hidâyet:

Bu, hidâyete mazhar olan kimselere vahiy, yahut ilham ile esrar perdesi nin açılmasıdır. Bu mertebelerin her birinin sahibi ve peşine düşen talibi vardır. İstenen;

"Hidâyete erenlere gelince; Allah onların hidâyetini daha da artırır ve onla lara takvalarını ilham eder." (Muhammed 47/17) meâlindeki âyette belirttiği gibi ya hidâyetin artması ya da hidâyetin sürekli kılınmasıdır (sebat).

Nitekim rivâyet olunduğuna göre Hazret-i Ali (kerremellahü vecheh) ve Ashab'ın fukahasından "Seyyidü'l-Kurra" Übeyy b. Kâ'b "Bize hidâyet eyle"yi (ihdina)" "hidâyette bize sebat ver." diye tefsir etmişlerdir. Hidâyet talebinden maksat, hidâyette sebat ise kesin olar; mecaz kabul edilir, hidâyet talebinden maksat, bundan daha ziyadesi ise ve ziyade mefhûmu, hidâyetin kullanıldığı mânâya dahil ise yine mecaz kabul edilir. Ama eğer ziyade mefhûmu, hidâyet mânâsına dahil olmayıp birtakım karinelerle ona delâlet ediyorsa, o zaman mecaz değil hakikat olur. Çünkü; fazla ibadet nasıl yine ibâdetse, fazla hidâyet de yine hidâyettir. Böylece mecaz ile hakikatin bir araya gelmesi sonucu doğmamış olur.

"Sırat-ı müstakîm"den maksat, hak yoldur. O da, kolay ve ifrat ile tefrit arasında orta bir yol olan hanif (bâtıldan ayrılıp halika yönelme) dinidir.

6 ﴿