8

Bilindiği gibi Bakara sûresi Medenîdir. Bu sûrenin âyetlerinin be bir kısmı Medine'de inmiştir. Hicretti seniyyeden sonra İslâmiyet, dîne'de Yahudiler ve münafıklarla karşı karşıya gelmiş ve büyük bir müca dele vermek zorunda kalmıştır, İşte bu âyetlerde Yahudilerle münâfıkların ortak vasıfları ortaya konulmaktadır. Elbette bunlar tadadî ve tahdidi değildir. Ama bu sayılanlar nifak alâmetleridir.

"İnsanlardan kimileri" vardır ki: "- Allah'a ve âhiret gününe inandık derler!" oysa onlar gerçekte imân etmiş değillerdir."

Bu âyetle daha önceki âyetlerde sözü gecen kâfirlerden bir kısınının, sadece küfürde direnmekle kalmayıp başka şer Ve fesatları da küfürlerine ekledikleri ve onların yaptıklarının dünyada ve âhiretteki korkunç sonuçları . de ediliyor.

A- İnsanlardan kimileri vardır ki

İnsan kelimesinin aslı "ünas"tır ki görünen ve ünsiyet edilebilen canlı demektir. Nasıl ki cin kelimesi de gizli ve karanlık varlık demektir.

Bir görüşe göre de insan kelimesinin aslı "nevs"tir ki hareket demektir

Bir başka görüşe göre insan kelimesinden "nesiye / unuttu" alınmıştır Buna göre insanlar, unutma vasfından dolayı bu ismi almışlardır. Sahabi Abdullah b. Abbas'tan (radıyallahü anh) naklen anlatıldığına göre:

"İnsana insan denmiştir; çünkü yaratılıp cennete konulduğunda kendi sinden kesin söz alındığı hâlde o, bu sözünü unutmuştur."

Buradaki "insanlardan" maksat, söz konusu kâfirlerdir. Kâfirler insanlar denmesi, onların çokluğuna işaret içindir. Nitekim buradaki (mıne / ..den) edatı ba'ziyedir; "Bazıları, kimileri" mânâsına gelir, Aynı zamanda onların çokluğunu bildirir. Kimi âlimlere göre burada insan kelimesinin kullanılması, şuna dikkat çekmek içindir:

Münafıkların bu on üç âyette anlatılan çirkin sıfatları insanlık ile bağdaştırılamaz. O hâlde bu çirkin sıfatları taşıyan insanlar, insan sayılma hakkını kaybetmişlerdir. Bu insanların halleri anlatılmalı ve onlara hayret edilmelidir.

B-’Allah'a ve âhıret gününe inandık; derler."

Âhiret günü, kıyamette insanların dirilişinden sonra hesap için Allah'ın huzurunda toplandıkları andan itibaren sonsuza kadar devam eden süreçtir yahut cennet ehlinin cennete, Cehennem ehlinin de cehenneme girinceye kadar gecen süredir. Çünkü bunun ötesinin siniri yoktur.

Münafıklar hakkında özellikle Allah'a ve âhiret gününe olan imân zikredilmiştir. Çünkü onlar her iki cihanda da imân ehli olduklarım iddia ediyorlardı. Oysa münafıklar, bu sahte imânın altında bozuk inançlarını gizliyorlardı. Zira onların Allah'a ve âhiret gününe olan imânları gerçek değildi. Nitekim onlar (Yahudiler) "Uzeyr, Allah'ın oğludur!" (Tevbe 9/30) diyerek Allah'a ortak koşuyorlardı. Yine onlar:

"Sayılı bir kaç günden başka bize asla ateş dokunmayacaktır". diyor ve âhiret gününü inkâr ediyorlardı.

Âyet-ı kerîmede, münafıkların söyledikleri sözlerin anlatılması onların habaset derecesini belirtmek içindir. Onlar bu sözleri başkalarını aldatmak ve nifak için söylemeseler bile inançları, eski inançları olduğu sürece bu sözleri söylemekle imân etmiş olmazlar. Mü'minlerle alay etmek için söyledikleri zaman da imân etmiş olmayacakları gibi...

C- "Oysa onlar (gerçekte) imân etmiş değillerdir."

Âyet-i kerîmenin bu cümlesi, münafıkların iddialarını reddetmekte ve onların hakikati hâlde imân etmemiş olduklarını bildirmektedir. Burada ismi cumlesi fiil cümlesine tercih edilmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi İsım cumlesı mânâya süreklilik kazandırdığından bu cümle münafıkların hiçbir zaman iman ehli olamayacaklarını ifade eder.

Münafıkların imân iddiası reddedilirken, onların iddiasına uygun olarak Oysa onlar, Allah'a ve âhiret gününe imân etmiş değillerdi onlar, imârı etmiş değillerdir" denmesi münafıkların inançlarının imân cinsinden bile olmadığını bildirmek içindir. Kimilerine göre, buradaki mutlak imân Allah'a ve âhiret gününe olan imândır, Maksad açık olduğundan mutlak olarak zikredilmiştir.

Bu âyeti kerîmeden çıkan hüküm şudur:

Bir kimse, imânını açıklamakla beraber gerçek inancı bunun aksi yöndeyse bu kimse mü'min sayılmaz.

Şu hâlde bu âyetti kerîme Kerramiyye mezhebine karşı hüccet gösterilemez. Çünkü adı geçen mezhebe göre imân ikrardan ibarettir. Kalb ile tasdik imândan değildir. Dil ile ikrarın dışında hiçbir şey imândan değildir. Küfür de Allah'ı dil ile tanımama ve inkârdan ibarettir.

Münafıkların Ahvali

8 ﴿