18"Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar (geri) dönemezler." A- "Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler." "Summ / sağır" kelimesi, "sameme veya samme / sağırlık" mastarından türemiştir. Sağırlık bilindiği gibi işitmeye engel bir arızadır. Sameme kelimesi lügatte, bir maddenin parçalarının toplanması, parçalar arasındaki boşluğun dolması ve maddenin bu şekilde katılık kazanması anlamına da gelir, işitme duyusunun kaybedilmesine samem (sağırlık) denmiştir. Çünkü bunun sebebi, kulak deliğinin tıkanması veya başka bir nedenle havadaki ses dalgalarının (temevvücat-ı savt) kulak içine ulaşamamasıdır. Körlük de (adem-i basar) görülebilen bir şeyin görülmemesi hâlidir. Münafıklar, duyuları aslında sağlıklı olduğu hâlde sağır, dilsiz ve kör olarak vasıflandırılmışlardır. Çünkü onlar kendilerine okunan âyetlere ve hikmetli öğütlere kulaklarını tıkamış, bunları kabul ve dilleriyle söylemekten (ıntak-ı lisan) kaçınmış, Resûlüllahın (sallallahü aleyhi ve sellem) - eliyle gerçekleştirilen apaçık mucizelerden göz göre göre ibret almamış, âfakta (dışta) ve enfüste (içte) yaratılmış olan tevhıd belgeleri üzerinde hiç düşünmemiş ve bu tutumlarını değiştireceklerine dâir hiçbir ümit kalmamış olduğundan bu duyularını tamamen yitirmiş gibi kabul edilmişlerdir. Bu âyet-i kerîmede beliğ (kusursuz, üstün.) bir temsil ve ustaca bir teşbih sanatı vardır. B- "Artık onlar (geri) dönemezler." Bu akıbet münafıkların yukarda anlatılan hâllerinden doğan bir vakıadır. Yani onlar, anılan vasıflarından dolayı artık terk ve zayi ettikleri hidâyete bir daha geri dönemezler, yahut hidâyete karşılık aldıkları dalâletten artık bir daha geri dönemezler. Bu âyet, daha önceki temsilin neticesi olup münafıkları daha fazla korkutmayı ve rezil-rüsva etmeyi amaçlamaktadır. Çünkü bu temsil ile anlatılan sonuç, münafıkların korkunç karanlıklar içinde kalmış olmalarıdır. Şu hâlde bu âyet söz konusu temsil için bir tamamlama mahiyetindedir. Yani o münafıklar korkunç bir karanlık içinde yerlerinde donaka İmişlardır. Ne geri dönebiliyor ne de ileri gidebiliyorlar. Zaten onlar, başladıkları noktaya nasıl geri dönebilirler ki? Bu âyet-i kerîmenin bu son cümlesinin isim cümlesi olarak gelmesi, münafıkların bu hâllerinin sürekli olduğunu bildirmek içindir (isim cümlesinin özelliği, ifade edilen mânânın sürekli olmasıdır). |
﴾ 18 ﴿