32"Melekler dediler ki: - Sen Sübhansın (Seni her türlü eksildikten tenzih ederiz), bizim Senin öğrettiklerinden başka ilmimiz yoktur. Şüphesiz Sen her şeyi hakkıyla bilen (el-A'lîm), hükümlerinde hikmet sahibi olan (el-Hakîm) Sensin Sen." A- "Melekler dediler ki: - Sen Sübhansın, Seni her türlü eksildikten tenzih ederiz." Bu gizli bir soruya verilmiş cevap gibidir. Sanki "melekler o zaman ne dediler? Kendilerine teklif edilen şeyin üstesinden geldiler mi, gelemediler mı?" diye sorulmuş da böyle cevap verilmiş... "Sübhan", bir görüşe göre tesbihin adıdır. Bir görüşe göre de mastardır. Birinci görüşe göre mânâ şöyledir: "- Seni mukaddes şâhihâ layık olmayan, hikmetsiz ve maslâhatsız fiil ve hareketlerde bulunmaktan tenzih ederiz." Melekler bununla, Âdem'in (aleyhisselâm) hilâfetinde yüksek bir hikmet bulunduğuna olan inanç ve itminanlarını dile getirmiş oluyorlardı. İkinci görüşe göre de mânâ şöyledir: "- Ey Rabbimiz! Sen zâtinin gereği olarak bundan münezzehsin." Meleklerin maksadı, kendilerine teklif edilen şeyin (eşyanın isimlerini söyleme) Âdem'e de teklif edileceğini ve hilafetin gereği olan işlerde kendilerinin âciz ve Âdem'in muktedir olduğunu, henüz icmalen bilmedikleri bir zamanda muhalefeti mutazammm sözleri sarfetmiş olduklarını beyandır. B- "Bizim Senin öğrettiklerinden başka ilmimiz yoktur." Meleklerin bu sözü, kendilerine teklif edileni yerine getirmekten âciz olduklarını itiraf etmektir. Çünkü bu sözlerin mânâsı şudur: "- Ey Rabbimiz! Senin kabiliyetimiz ölçüsünde bize öğrettiklerinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. İstidadımız dışında kalan bir şeye kudretimiz olmadığı gibi. Eğer istidadımız olsaydı, onu da bize Sen bahşetmiş olurdun." Melekler, eşyanın isimlerinin bilgisinin kendilerinde olmadığını mübalağa İle anlatmışlardır. Öyleki bu bilginin kendilerinde olmadığını söylemek veya: "- Biz, onları bilmiyoruz" demekle yetinmeyip onları meleklerin hiç bilmediği şeylerden saymışlardır. C- "Şüphesiz Sen her şeyi hakkıyla bilen (el-Alîm), hükümlerinde hikmet sahibi olan (el-Hakîm) Sensin Sen." Yanı hiçbir şeyin, kendisine gizli kalmadığı A'lîm ancak Sensin. Meleklerin bu sözleri onların, Allah'ın (celle celâlühü); "Ben elbette sizin bilmediklerinizi bilirim" mealindeki, sözlerini tasdik ettiklerine işarettir. Hakîm, işlerinde hikmet sahibi olan, işlerini hikmet ve maslahat ölçüleri içinde yürüten demektir. Âyetin bu cümlesi meleklerin bundan önce kendi bilgilerini Allah'ın (celle celâlühü) bildirdikleri ile sınırlamalarının gerekçesidir. Ancak bundan, Âdem'in meleklerin bilrnediklerini bildiği anlaşılmaz. Sanki melekler şöyle demiş oluyorlar: "- Bütün bilgilerin yegâne âlimi ancak Sensin; Senin bilgilerinin küçük bir bölümü de Âdem'in bizde hiç olmayan bir takım istidatlarıdır ki bunlar yeryüzündeki çeşitli mahlûka ta ilişkin gizli ilimlerdir." Kâinattaki bütün islerini hikmet ölçüleri içinde yürüten yegâne Hakim Allah'ın (celle celâlühü) hilâfetinin mihveri de bu bilgilerle mücehhez olmaktır. Yeryüzündekilerin idaresi ile ilgili olan ve hilâfetin temelini oluşturan külli ilimler ve cüz'î irfanların Âdem'e öğretilmesi de bu sınırsız İlâhî hikmetlerin bir parçasıdır. |
﴾ 32 ﴿