35

"Ve dedik ki;

- Ey Âdem, sen ve eşin (zevcen) cennette oturun (sakin olun) ve ondan dilediğiniz yerden bol bol yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın; aksi hâlde zahirilerden olursunuz."

A- "Ve dedik ki:

- Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun..."

Allah (celle celâlühü) ile melekler ve İblis arasında cereyan eden konuşma ve fiillerin anlatımı bittikten sonra şimdi de Allah (celle celâlühü) ile Âdem arasında cereyan eden olayların hikâyesine girilmektedir.

Burada İblis'in kınanması (tevbihi), onun cevabı, lâ'netlenmesi, mühlet istemesi ve kendisine mühlet verilmesi anlatılmamış; bu konularda başka sûrelerdeki tafsilat ile iktifa edilmiştir. Bu cümle;

"Bir zamanlar meleklere: -Âdem'e secde edin! demiştik..." cümlesine atıftır. Bu iki olayın değişik zamanlarda olması, bu atfa engel değildir. Çünkü Bakara sûresinin 34. âyetinin başındaki "meleklere demiştik" cümlesiyle bunu izleyen 35. âyette geçen "Ey Âdem demiştik" cümlesi 34. âyetteki "Ve İz - hatırla o zamanı ki..."ye atıftır.

Bu cümlenin nida ile başlaması, emredilen hususun ehemmiyetine dikkat çekmek; hitabın Âdem'e tahsis edilmesi de emrin doğrudan doğruya asıl muhatabının o olduğunu bildirmek içindir.

Sakin olmak, ikamet ve istikrar demektir; hareketin zıddı olan sükûnet anlamında değildir.

Âdem'in zevcesi Havva'nın ne zaman yaratıldığı konusunda farklı rivâyetler vardır. Şöyle ki:

Tabiî âlimlerinden İsmail el-Süddî; Abdullah b. Mes’ûd ile Abdullah b. Abbas ve diğer bazı sahabelerden (radıyallahü anh) rivâyet ederek diyor ki:

"Allah (celle celâlühü) İblis'i Cennet'ten kovup Âdem'i Cennette isliân edince, Âdem, Cennet'te tek basına kaldı; yanında ünsiyet edecek hiç kimse yoktu. Derken Allah (celle celâlühü), Âdem'e uyku verdi; sonra sol yanından bir eğe kemiği alındı; onun yerine et konuldu ve Havva, o eğe kemiğinden yaratıldı. Sonra Âdem uyanınca, Havva vakdemizi, yanı başında oturur buldu. Sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti:

Âdem

"- Sen nesin?"

"- Ben bir kadınım."

"- Niçin yaratıldın?"

"- Benimle evlenmen için!"

Sonra melekler Âdem'in bilgisini denemek için Havva'yı göstererek ondan sordular:

"- Bu kimdir?"

"- O bir kadındır (imraet)."

"- Ona niçin kadın (imraet) demişler?"

"- Çünkü o, mertten (erkek) alınmıştır."

"- Bu hatunun adı nedir?"

"- Onun adı Havva'dır."

"- Ona niçin Havva demişler?"

"- Çünkü o, hayy (can ve hayât taşıyan) bir şeyden yaratılmıştır." Abdullah b. Abbas'tan rivâyet olunduğuna göre:

"Allah" meleklerden bir ordu gönderdi de onlar, Âdem ile Havva'yı bir altın taht üzerine alıp hükümdarların taşındığı gibi onları taşıdılar; her ikisinin elbiseleri de nurdan idi; nihayet onları cennete yerleştirdiler."

Gördüğün gibi bu hadîs onlar cennete girmeden önce cennetin yaratılmış olduğuna delâlet etmektedir. Âyetteki cennetten maksat, mükâfat yurdudur. Çünkü cennetin bilinen mânâsı budur.

Cennetin yeri konusunda değişik görüşler vardır:

1- Bu Cennet, Filistin toprağında yahut (İran'da) Fars ile Kirman bölgeleri arasında bir bahçe idi. Allah (celle celâlühü), onu Âdem'i imtihan için yaratmıştı. Bu görüşe göre Âdem'in İhbâtı da (cennetten inmesi), o bahçeden Hint toprağına nakli şeklinde yorumlanmıştır. Nitekim "Şehre inin / ihbitû mısren..." (Bakara 2/61) mealindeki âyette de "ihbât" kelimesi bu mânâda (yeryüzünde bir yerden bir yere nakil mânâsında) kullanılmıştır. Yine bu görüşe göre Âdem'in yaratılması, yeryüzünde gerçekleşmiştir ve bu kıssada Âdem'in semâya (gökyüzüne) kaldırılması zikredilmemiştir; eğer onun gökyüzüne kaldırılması hadisesi gerçekleşmiş olsaydı, öncekide zikredilir ve hatırlatılırdı. Çünkü bu en büyük nimetlerdendir. Bir de eğer bu cennet, ebedîlik yurdu olsaydı İblis, oraya giremezdi.

2- Bu cennet, semânın yedinci katında idi. Çünkü "ihbât" (en yüksekten inme) fiili, buna delâlet etmektedir. Ayrıca birinci ihbât, yedinci semâdan dünya semâsına olmuş, ikinci ihbât da dünya semâsından dünyaya olmuştur.

3- Bütün bu anlatılanların hepsi mümkündür. Bu konudaki nakli deliller birbirleri ile uyuşmamaktadır. Bu konuda kesin bir görüşe hükmetmekten kaçınmak gerekir.

B- "Ve ondan dilediğiniz yerden bol bol yiyin."

Bu hitabın, Âdem ile Havva'nın ikisine birden tevcihi, muhatap olma şerefini ve cennet refahını her ikisine teşmil etmek, mazeret sebeblerini tamamen ortadan kaldırmak ve emre itaatte eşit olduklarını bildirmek içindir. Nitekim Havva, Âdem'e cennettin yasak meyvesinden yemekte kötü örnek olmuş, cennete yerleşmede ise Havva, Âdem'e bağlı kalmıştır.

Allah, Âdem ile Havva'ya cennette yiyecekleri yerler ve meyveler için bir sınırlama getirmemiş; bu hususta kendilerine genel bir imkân bahsetmiştir.

C- "Ancak şu ağaca yaklaşmayın; aksi hâlde zâlimlerden olursunuz."

Burada yasağın yaklaşmaya bağlanması, o meyveyi yemenin haram kılındığını, ondan kaçınmanın gerekliliğinı daha kuvvetli bir şekilde ifade etmek içindir. Cennet'tc Âdem ile Havva'ya yasaklanan buğday ya da üzüm yahut incir idi.

Bir görüşe göre de bu özel bir ağaç idi. Onun meyvesini yiyenin abdesti bozuluyordu.

Bu görüşlerin hiçbirinde kesinlik yoktur. Uygun olan, hepsini muhtemel görmektir.

Onlar yasaklanan ağacın meyvesinden yemekle günâh işlediklerinden nefislerine zulmetmiş veya haz ve nasiplerini eksiltmiş yahut o ağaca yaklaşmakla Allah'ın (celle celâlühü) koyduğu sınırları aşmış olacaklardı.

35 ﴿