39

"İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; İşte onlar cehennem ashabıdır; onlar orada sürekli (muhalleden) kalacaklardır."

A- "İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince"

Bu cümle, "kim Benim hidâyet çağrıma uyarsa..." cümlesine atıftır. Sanki "kim de Benim hidâyet çağrıma uymazsa..." denmiştir. Ancak böyle değil de âyetteki ifadenin kullanılması, dalâlet hâlinin korkunçluğunu göstermek ve onun çirkinliğini ivice ortava koymak içindir. Kâfirlerin çoğul olarak ifade edilmesi, onların çokluğunu bildirir. Küfür ve tekzibin her ikisinin birden zikredilmesi, hidâyetin yukarıda zikrediidiğı gibi iki kısmı olduğunu belirtir. Ayrıca âyetlerin Allah'ı ifade eden zamire izafe edilmesi onları tekzip etmenin son derece çirkin olduğunu açıklamak amacına matuftur. Yani bu, "kendilerine gönderilen peygamberleri inkâr ve indirilen âyetlerimizi yalanlayanlar..." demektir.

Bir görüşe göre de bu ifade "Allah'ı (celle celâlühü) inkâr eden, O'nun peygamberlere indirdiği âyetleri yahut peygamberleri eliyle gösterdiği mucizeleri yalanlayanlara gelince..." demektir.

Bir görüşe göre de bu "âyetleri kalben inkâr ve dilleriyle tekzib edenler" anlamındadır.

"" lügatte açık alâmet demektir. Istılahta, Kur’ân'ın, bir fasıla ile diğerlerinden ayrılan cümle Veya kelime kümelerine denir. Çünkü bu bir ifade veya ibarenin makabknin (kendisinden önceki), maba'dinden (kendisinden sonraki) ayrılmasının alâmetidir.

Bir görüşe göre de Kur’ân'ın belli kelimelerine âyet denmesi, bir takım kelimeleri topladığı içindir. Buna göre âyet, toplamak manasınadır.

B- "İşte onlar cehennem ashabıdır; onlar orada sürekli (muhalleden) kalacaklardır."

Onlar küfür ve tekzip sıfatları ile o kadar temayüz etmişlerdir ki duyular yoluyla idrâk edilen varlıklara yapılan işaret ile onlara işaret edilmiştir. Uzaktaki varlıklar için kullanılan "ülâike" işaret sıfatıyla onlara işaret edilmesi, onların makam veya menzilinin haktan çok uzak olduğunu bildirmek içindir.

Cehennem veya ateş ashabı, ateşten hiç ayrılmayanlar demektir.

"Ha-le-de" kökünden gelen "hulûd" veya mef'ul ismiyle "muhalled" lügatte sonsuza kadar, ebediyyen kalmak demektir. Ancak burada devamlılık mânâsının kastedildiği konusunda icmâ vardır.

40

"Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim (in'am ettiğim) nimetimi hatırlayın. Ahdimi tutun ki Ben de sizin ahdinizi tutayım. Ve yalnız Benden korkun."

39 ﴿