48

"Sakının o günden ki hiç kimse, kimse için bir karşılık ödeyemez; kimsenin şefaati kabul edilmez ve kimseden bir bedel (a'dl, fidye, kurtuluş akçesi) alınmaz! Onlara yardım, da edilmez."

A- "Sakının o günden ki hiç kimse kimse için bir karşılık ödeyemez."

Öyle bir günün hesabından veya azabından sakının ki, o gün hiç kimse velev ki en yakını olsun bir başkası için herhangi bir fayda sağlayamaz yahut onun yerine herhangi bir bedel ödeyemez veyahut hiç kimse başkası için herhangi bir karşılık veya mükâfat sağlayamaz.

B- "Kimsenin şefaati kabul edilmez ve kimseden bir bedel (a'dl, fidye, kurtuluş akçesi) alınmaz!"

Asiden veya âsî için itaatkârdan fidye alınmaz.

C- "Onlara yardım da edilmez."

Onlara, Allah'ın (celle celâlühü) azabından kurtaracak bir yardım da yapılamaz. Yardım anlamına gelen nusret, burada daha özel ve dar kapsamlı bir mânâ ifade etmektedir. Çünkü buradaki yardım, azabı önlemeye matuftur. Kanaatimizce kasdedılen mânâ, o günde hiç kimsenin bir başkasının azabını, hiçbir şekilde önleyemeyeceğidir.

Mutezile, büyük günahlardan (kebâır) bir veya bir kaçını işleyenler için şefaatin mümkün olmadığına delil olarak bu âyeti gösterir. Buna cevap olarak deriz ki bu âyet kâfirlere mahsustur. Çünkü şefaat konusundaki diğer âyetler ve bu konuda rivâyet edilen hadîsler bunu göstermektedir. Buradaki hitabın kâfirlere mahsus olması ve onların atalarının, Peygamberlerin kendilerine şefaat edecekleri hususundaki inançlarının reddedilmesi bizi teyid eder niteliktedir.

48 ﴿