78"Onlardan bir kısım ümmîler vardır ki Kitabi bilmezler. Bütün bildikleri boş umut ve kuruntulardır (ümniye-çoğulu: emaniye). Zaten onlara sadece zanda bulunuyorlar." A- "Onlardan bir kısım ümmîler vardır ki Kitab'ı bilmezler." Ümmî, okuma-yazmaya mutedir olmayan kimsedir. Onun nisbetinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Şöyle ki: 1- Ümmî, anneye (ümm' e) nisbet edilmek demektir. Ümmî olan kimse okuma-yazma bilmemekte annesine benzetilmiştir. Çünkü eski çağlarda Araplarda okuma-yazma genellikle kadınların işi olmayıp erkeklerin vasfı idi. 2- Ümmî, annesinin kendisini doğurduğu sade hâl üzere olan, başka bir deyişle okuma yazma bilmeyen, eşya bilgisinden yoksun kişidir. 3- Ünlü Tabiî âlimlerinden İklime b. Abdullah ve Dahhâk b. Muzâhım el-Hilak'den rivâyet olunduğuna göre "Ümmîlerden maksat, Arap Hristiyanlarıdır." 4- Ümmîler, Ehl-i Kitab'tan bir kavim olup onların kutsal kitabı işlemiş oldukları günâhlar sebebiyle ref edilmiş (kaldırılmış), böylece onlar ümmî (kitapsız) kalmışlardır. 5- Hazret-i Ali'den rivâyet olunduğuna göre "Ümmîler, Mecûsîlerdır." 6- Bize göre buradaki ümmîlerin, Yahudilerin cahilleri olduğudur. Daha önceki âyetlerde açıklandığı gibi burada da ümmîlerin çirkinlıkleri belirtilmektedir. Bu âyet, daha önce geçen, "Oysa onlardan öyle bir fırka vardı ki, Allah'ın kelâmını dinlerler ve onu düşünüp anladıktan sonra bile bile tahrif ederler" cümlesine atıftır. Çünkü ümmîlik, tahrifçilik ve nifak gibi, onların imânından tamamen ümid kesmeyi mûcib değilse de onlardan bir hayır beklenilmeyeceğini de ifade eder. Ancak yine de imâna aykırılık açısından kitabı bilmemek, eski Yahudîlerin yaptığı gibi, Allah'ın kelâmını dinleyip mânâsını anladıktan sonra onu tahrif etmekten ve Peygamberimiz döneminde Yahudilerden iki fırkanın yaptığı gibi nifaktan ve Tevrat'ta yazılı bulunan gerçekleri açıklamaya engel olmaktan daha ağır değildir. Buradaki "Kitab" kelimesinden, kitabet mânâsı anlamak, âyetin nazm-i celilinin sibak ve siyakına (kelâmın gelişine) uygun değildir. B- "Bütün bildikleri boş umut ve kuruntulardır." Yani Yahudilerin cahilleri, Tevrat'ı hiç bilmezler. Onlar, ancak hahamların kendilerine verdikleri umutlara göre kuruntu ve hayaller kurarlar. Allah'ın kendilerini bağışlayacağı, ataları olan peygamberlerin de kendilerine şefaat edecekleri hayalleriyle avunurlar ve din adamlarının, Tevrat'a dayanarak söylediklerine inanarak boş umutlar beslerler. Bu cahil Yahudiler, Tevrat'ı bilmezler. Ancak Tevrat adına kendilerine okunanları alırlar, Tevrat'ı tedkik ve tefekkür imkânları olmadığı için onları olduğu gibi kabul ederler C- "Zaten onlar sadece zanda bulunuyorlar." O ümmîler, kısır düşünceli insanlardır. Bütün işleri zan ve taklittir. Onlar, ilim mertebesine (rütbetü'l-ılm) erişemezler. Bu itibarla kesin bilgi kuralları (kavâ’ıdü'l-yakîn) üzerine müesses imân onlardan elbette beklenemez. |
﴾ 78 ﴿