83

"Hatırlayın o zamanı ki Biz İsrâiloğullarından şöyle mîsak (kesin söz) almıştık:

Allah'tan başkasına tapmayacaksınız;

Ana babaya (vâkdeyn), yakın akrabaya (zi'l-kurba), yetimlere (el-yetama), yoksullara (el-mesakin) iyilik edeceksiniz;

İnsanlara güzel söz söyleyeceksiniz;

Namazı kılacak, zekâtı vereceksiniz.

Sonra sız, pek azınız müstesna, sözünüzden döndünüz. Zaten sizler dönek kimselersiniz."

A- Hatırlayın o zamanı Biz isrâiloğullarından şöyle mîsak (kesin söz) almıştık. Burada da, Yahudilerin seleflerinin diğer bazı çirkinlikleri sayılmaktadır ki, bunlar, onların haleflerinin de imâna gelmeyeceklerini çağrıştırmaktadır.

"Hatırlayın, düşünün!" emri, iki türlü yorumlanabilir:

1- Bu emir, Peygamberimiz ile mü'minler içindir. Zira onların Yahudilerin hâllerini düşünmeleri, onların imâna gelmeleri ümitlerini ortadan kaldırır.

2- Bu emir, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) devrindeki Yahudiler içindir. Bu, muasır Yahudilerin seleflerinin kötü hareketlerinden dolayı onlar için bir uyarıdır.

B- "Allah'tan başkasına tapmayacaksınız; "

Bu cümle, nehyetmek anlamında şeklen ihbar (haber verme) kabilindendir. Tıpkı "Velâ yudârre kâtibün velâ şehîd Yazana da şahide de zarar verilmeyecektir" mealindeki âyette ve "filâna gideceksin; ona şöyle şöyle diyeceksin!" misalinde olduğu gibi. Bu ihbar tarzındaki nehy (olumsuz emir), sarih nehyden daha etkikdir. Çünkü bunda, nehyedılen şeye sür'atle son verilmesi, nehyedılen kimse için bir görev olduğu anlamı vardir. Bu itibarla sanki o nehyedılen o işe son vermiş de, nehyeden de bunu haber vermektedir.

Bir görüşe göre ise, âyetin bu cümlesi, mânânın delâlet ettiği bir yeminin cevabıdır. Yani bu, onlara Allah'tan başkasına tapmayacaklarına dâir emir verdik, demektir. Nitekim "Lâ ta'büdûne / tapmayacaksınız" fiili, gaaıb siğasıyla "Lâ ya'büdûne" şeklinde de okunmaktadır. Çünkü o Yahudiler, hâzır değil, gaaibtir.

C- "Ana babaya, yalan akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz; "

Miskin, sükûn mânâsındandır. Sanki yoksulluk, hareket etme ve bir taraftan bir tarafa dönme yeteneğini ortadan kaldırmış da onu olduğu yerde iskân etmiştir.

Ç- "İnsanlara güzel söz söyleyeceksiniz; "

Başka bir ifadeyle insanlarla güzel güzel, iyilikle konuşacaksınız. Bundan maksat, insanlarla konuşurken, iyi ahlâk örneği vermek ve onları irşad etmektir.

D- "Namazı kılacak, zekâtı vereceksiniz."

Bu namaz ve zekât, İsrâiloğullarının şeriatindeki namaz ve zekâttır.

E- "Sonra sız, pek azınız müstesna sözünüzden döndünüz. Zaten sizler dönek kimselersiniz."

Âyetin başındaki hitab Nebî ve mü'minlere yönelik olabileceği gibi seleflere (eslâf) karşı halefler (ahlâf) daha üstün tutmak suretiyle Hazret-i Peygamber döneminde yaşayan İsrâiloğullarına da tevcih edilmiş olabilir.

İstisna edilenler Musevîlik dini (el-Yahûdiyye) neshedilmeden önce (kable'n-nesh) onu yaşayanlar (ikaarne edenler) ve Peygamberimiz döneminde de ona inanarak Ashab-ı Kiram arasına giren Abdullah b. Selâm ve benzerleridir. Fakat genel olarak burada İsrâiloğullarına karşı sert bir değerlendirme vardır. Şöyle ki:

"- Siz, mîsak hukukuna riayet ve itaatten kaçınan (i'raz eden) ve bunu âdet hâline getirmiş olan bir kavimsiniz!"

83 ﴿