88

"Onlar:

- "Bizim kalblerimiz perdelidir!" dediler.

Hayır öyle değil; küfürleri yüzünden Allah onları lâ'netledi. Bundan dolayı pek azı imân ederler."

A- "Onlar:

- Bizim kalblerimiz perdelidir!" dediler."

Burada da İsrâiloğullarının çirkin hareketlerinden (kabîha-çoğulu: kabâih) bir başkası anlatılmaktadır. Daha önce onların, kendilerinden yüz çevirmeyi (i'razı) gerektiren rezaletleri (hızy-çoğulu: mehazî) anlatıldığı için, artık onlar hitab mertebesinden uzaklaştırılmış ve onlardan bahsederken hâzıra hitab tan gıy ab ta konuşma üslûbuna dönülmüştür (sizler... değil de onlar... gibi). Bir de, İsrâiloğullarının iddialarının geçersizliğim, davranış ve hareketlerinin çirkinliğini hak ehlinden, herkese anlatmak için bu tarz üslûb kullanılmış olabilir.

"Ğa-le-fe / ğalefe / bir şeyi örtmek" mastarından gelen ğulf, örtü, kılıf, perde demektir. Çoğulu, ğılafür.

Burada anlatılanları söyleyenler, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) devrindeki Yahudîlerdır.

Yanı onlar şöyle demek istiyorlardı:

"- Bizim kalblerimiz doğuştan perdekdir. Muhammed'in getirdikleri kalblerimize ulaşacak değildir. Kalblerimiz onları anlayacak da değildir. Bu da onların:

"Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz örtüler içindedir."demeleri gibidir.

İbn Abbâs ve Atâ'ya göre ise, âyetin mânâsı şöyledir:

"- Bizim kalblerimiz, ilimlerin kabıdır, zarfıdır. Bizim yanimızdakiler bize yeter; başkasına ihtiyacımız yoktur."

Muhammed b. Sâib el-Kelbî'ye göre ise âyetin mânâsı şöyledir:

"- Bizim kalblerimize bir söz ulaştı mı, mutlaka kalblerimiz onu hıfzeder. Eğer senin sözlerinde bir hayır olsaydı, kalblerimiz mutlaka onu da alırdı."

B- "Hayır öyle değil; küfürleri yüzünden Allah onları lâ'netledi."

Bu ifade onların söylediklerinin red ve takzibi niteliğındedir. "Bizim kalblerimiz perdekdir" sözleriyle ilgili olarak yukarda yapılan üç tefsirden her birine göre mânâ şöyle olmak gerekir:

1- Hayır asla öyle değil. Allah, onları fıtrat (kusursuz sağlam tabiat) üzere ve halikı kabul imkânına sahip bir yetenekle yarattıktan sonra kendi akıl ve iradeleriyle yaptıkları kötü seçimler yüzünden rezil rüsva etmiş, ilâhî lütuftan faydalanamayacak bir duruma düşmeleri sebebiyle yeteneklerini iptal ederek küfürleri ile başbaşa bırakmış ve bu suretle onları rahmetinden uzaklaştırmıştır.

2- Hayır asla öyle değil. İlim Allah'ın en büyük eserlerinden biridir. İlme sahip çıkma hakkını onlara kim verdi? Allah, onları rahmetinden uzaklaştırmıştır.

3- Hayır asla doğru değil. Allah, onları rahmetinden uzaklaştırmıştir. İşte onlar bundan dolayı, kendilerini ilâhî rahmete götürecek halikı kabulden imtina etmişlerdir.

C- "Bundan dolayı pek azı imân ederler."

Bu hâlleri sebebiyle onlar hakikatin ancak az bir kısınına inanmışlardır. Tevrat'ın bir kısınına imân bir kısınını inkâr etmişlerdir.

Bir görüşe göre ise, onlar, az bir zaman imân sahibi olarak yaşamışlardır ve onların imânı,

"Mü'minlere indirilene gündüzün evvelinde inanın; âhirinde ise inkâr edin."kabilinden bir imândır. Ve bunların her ikisi de hakiki imân değildir.

Bir görüşe göre de, âyetteki azlıktan murad yokluktur. (Yani onlar hiç imân etmezler.)

88 ﴿