93"Hatırlayın o zamanı ki sizin mîsakınızı almıştık ve Tûr'u da üstünüze kaldırmıştık. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve onu dinleyin (demiştik). Onlar işittik ve isyan ettik; demişlerdi. Onlarin kalblerine küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) içirilmişti. (Resûlüm) de ki: - Eğer sız mü'minler iseniz imânınızın size emrettiği şey ne kötü!" A- Hatırlayın o zamanı ki sizin mîsakınızı almıştık ve Tûr'u üstünüze kaldırmıştık. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve onu dinleyin; (demiştik). Bu âyet de, Allah tarafından onlar için bir tevbîh (uyarı, lan ama) ve onların kendilerine indirilene imân iddialarına karşı bir tekzibtir. Kısaca ifade etmek gerekirse onlara şöyle hitab edilmektedir: "- Hatırlayın, hani bir zamanlar sizden kesin söz almıştık da Tûr Dağını başınızın üstüne kaldırmıştık ve Tevrat'ta size emredilenlere sımsıkı sarilin ve onun içindekileri canla başla yerine getirin!" demiştik. B- "Onlar, işittik ve isyan ettik; demişlerdi." Bu cümle "Pekiyi, onlar, ne demişlerdi?" selatindeki gizli bir soru cümlesinin cevabı mahiyetindedir. İsrâiloğullarının selefleri o büyük ve açık mucizeleri bizzat gördükleri hâlde bu ilâhî hitaba bu kadar çirkin bir cevap vermişler ve bu suretle tevbelerini bütün muhtevasıyle inkâr eder duruma düşmüşlerdir. Bu takdirde Tevrat'a imân ettikleri nasıl düşünülebilir? C- "Onların kalblerine küfürleri sebebiyle buzağı (sevgisi) içirilmişti." Burada mübalağa için âyetteki muzaf, yani hubb (sevgi) kelimesi hazfedılmıştir. İsrâiloğullarının buzağıya olan sevgileri, tıpkı boyanın kumaşa işlemesi, içeçeklerin de bedenin derinlıklerine geçmesi gibi onların içlerine sinmiş ve kalblerine işlemiştir. Bu âyet, "İşte onların yiyip karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir (Bakara 2/174) kabilinden olup o âyette yemek mahalli olarak "karın / batn, çoğulu: bütün" zikredildiği gibi, burada da buzağı sevgisinin işlediği yer olarak "kalb, çoğulu: kulûb" kullanılmıştır. Küfürlerinden maksat, buzağıya tapmalarıdır. Bir görüşe göre, o buzağıya tapanlar, daha önce Mücessıme veya Hulûliyyeden olanlardı ve onlar, o buzağının heykek kadar gösterişk ve hoşa giden bir cisim görmemişlerdi. Bundan dolayı Sâmirî'nin sözleri onların kalbinde yer etti. Ç- "(Resûlüm) de ki: - Eğer siz mü'minler iseniz imânınızın size emrettiği şey ne kötü." Bu da Peygamber döneminde yaşayan Yahudiler için bir uyarıdır: "- Eğer iddia ettiğiniz gibi, size indirilen Tevrat'a imânınız varsa, onların "işittik ve isyan ettik" demeleri ve buzağıya tapmaları ne kötü şeylerdir?!" "İmânınızın size emrettiği şey ne kötü!" cümlesinde emrin imâna isnadında istihza ve gaz ab vardır. İmânın onlara izafe edilmesi (sizin imânınız), bunun gerçek ve geçerli imân olmadığını bildirmek içindir. Nitekim "Eğer siz mü'minler iseniz" sözü de, bunu ifade etmektedir. Zira bu, onların, kendilerine indirilmiş olan Tevrat'a imân iddialarını geçersiz kılmaktadır. Bu şöyle açıklanabilir: Tanrının insanın bilinç, niyet, irade, duygu ve duyumuna benzer kabiliyet ve özelliklere sahip olduğu inancıdır. Buna göre ilâh insan şeklindedir fakat insandan çok daha güçlü ve kabiliyetlidir. Mücessime ve müşebbihe mezhepleri Allah'a cisim izafe eden ve onu insana benzeten sapık akımlardır. Ancak şunu hemen belirtmeliyiz ki İsrâiloğullarının buzağıya taptıkları tarih yaklaşık M. Ö. 1200 yılları olmakdır. Daha ufukta ne Hristiyanlık ne de İslâmiyet vardır. Mücessime ve Müşebbihe gibi fikir akımları da ortada yoktur. Mûsâ (aleyhisselâm) Tûr Dağında iken kuyumcu Samirî, halktan topladığı ziynet eşyasını eritip altından bir buzağı heykeli yapar. Heykelin şaşılası bir özelliğı vardır: Böğürür. Samirî: — İşte der, bu sizin Tanrınızdır, ona ibadet edin! İsrâıloğulları da tevhidi bırakıp buzağıyı ilâh edinirler (el-Bakara 2/51, 92; el-A'raf 7/148, Tâ-Hâ 20/81-85). Neden bir başka şeyi değil de buzağıyı ilâh edinmişlerdi? Bu sorunun cevabını İsrâiloğullarının Mısır'da geçen dört yüz yıllık geçmişinde aramak gerekir. Bilindiği gibi Mısırkların boğa şeklinde tasavvur ettikleri ve "Apis" adını verdikleri bir güneş tanrısı vardı. İsrâiloğullarının bundan etkilenmiş olduklarını düşünmek herhalde hata değildir. "- Eğer siz, Tevrat'a inanıyor onun içindekileri uyguluyor s anız, o takdirde imânınız size ne kötü şeyler emrediyor? Oysa Tevrat bu gibi çirkinlıklere cevaz vermediğine göre siz kesinlikle ona imân etmiş olamazsınız." |
﴾ 93 ﴿