96

"(Resûlüm), sen onları hayata karşı insanların en hırslısı (Ahras / en haris) bulacaksın. Şirk koşanlardan da fazla Onlardan her biri bin sene yaşamak ister. Oysa uzun yaşamak onları azabtan kurtaracak/uzaklaştıracak (muzahzih) değildir. Allah, onların bütün yaptıklarını görür."

A- "(Resûlüm), sen onları hayata karşı insanların en hırslısı bulacaksın. Şirk koşanlardan da fazla."

Vecede / bulmak fiili akü olup görmek, bilmek anlamındadır. Şu farkla ki, bulmak, özellikle tecrübe gibi bir çalışmadan sonra elde edilen bilgi için kullanılır. Hayât kelimesinin nekire (harf-i tarifsiz) olarak zikredilmesi, bize Yahudilerin muradının uzun hayât yaşamak olduğunu bildirir. Bununla beraber hayât kelimesi "elif-lâm" ile de okunmuştur. Yahudilerin dünya ihtirasında diğer insanlardan çok daha aşırı olduklarının ifade edilmesi, onlara yapılan uyarıyı ağırlaştırmak içindir. Çünkü Yahudilerin âhiret mükâfatını ve cezasını kabul ettikleri hâlde bunları inkâr eden müşriklerden daha muhteris olmaları, kendilerinin de, âhirette yerlerinin cehennem olduğunu kesin olarak bildiklerine delâlet eder.

B- "Onlardan her biri bin yıl yaşamak ister."

Yahudilerin aşırı ihtiraslarını açıklayan bu cümle, mahzûf (gizli) bir mübtedâ'nın sıfatı da olabilir. Mübtedâ'nın haberi de bundan önce geçen "şirk koşanlardan"dır. Bu görüşe göre, şirk koşanlardan maksat Yahudîlerdir. Çünkü onlar "Uzeyr, Allah'ın oğludur" demekle şirke düşmüşlerdi. Buna göre mânâ şöyle olur:

Müşrik Yahudilerden bir fırka var ki, her biri, bin yıl yaşamak ister.

C- "Allah, onların bütün yaptıklarını görür."

Basîr, Arap kelâmında bir şeyi tam ve eksiksiz olarak bilen, bütün incelikleri hakkında bilgi sahibi olan zâttır.

"Filân zât, Fıkıh ilmine basîrdir" sözünde de aynı mânâ vardır. Yani Allah (celle celâlühü), onların gizli ve açık bütün yaptıklarını tam olarak bilir . O, onların yaptıklarının karşılığını mutlaka verecektir. Âyet, hitab "t"si ile (bitâi'l-hitab) "Vallahü basurun bima ta'melûn / Allah sizin bütün yaptıklarınızı görür" şeklinde de okunmuştur.

96 ﴿