112"Hayır, öyle değil. Kim muhsin olarak yüzünü Allah'a teslim ederse İşte onun için Rabbi katında ecir vardır. Onlar için korku yoktur; onlar mahzun olacak da değillerdir." A- "Hayır, onların söyledikleri, gibi değil. Kim Muhsin olarak yüzünü Allah'a teslim ederse İşte onun için Rabbi katında ecir vardır." Yahudilerin ve Hristiyanlarm bu iddiaları tamamen asılsızdır. Cennete girme nimetine erişecek olanlar ancak İsliamda ihsan ehli veya muhsinler olarak benliğıni yalnız Allahü teâlâ'ya hâlis kılan, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan mutlu ve kutlu insanlardır. İnsanın benliği âyette "veçhe / yüz" kelimesiyle ifade edilmiştir. "... Men esleme vechehu... ; / Kim Allah'a yüzünü teslim ederse..." buyrulmasının sebebi yüzün, insanın bütün uzuvlarının en şereflisi olmasından, duyu organlarının baş bölgesinde toplanmış bulunmasındandır. Ayrıca insanın secde yeri yüzündedir ve İhlasın özelliklerinin en büyüğü olan huzû (tevazu) izleri, de yüz de görülür. "Vech", kelimesi, teveccüh (yöneliş) ve kasd olarak da yorumlanabilir. O zaman şöyle olur: "Kim muhsin olarak yalnız Allah'a yönelir ve O'nu isteyerek azmim ve iradesini O'ndan başka hiçbir şeye yöneltmezse..." İhsanın hakikati, işleri layikı veçhile yapmaktır. Bu, onun vasfı güzelliğidir ki, o da, zâti güzelliğe tâbidir. (Bir işin kendisi güzel değil ise, icrası ne kadar güzel de olsa, o güzel olmaz.) Bu itibarla bâtıl olanı güzel icra etmek, onu bâtıl olmaktan çıkarmaz. Resûlüllah ihsanı şöyle tefsir buyurmuştur: "İhsan, Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibâdet etmendir; zira sen O'nu görmüyorsun ama O seni görüyor." "Ecir mükâfat", kulun ameline karşılık kendisi için hazırlanan sevab veya ödüldür ki bu, cennet veya cennetin de öncekide dahil olduğu büyük nimetlerdir. Bunun ikisinden hangisi olursa olsun, o âhiret nimetlerinin ecir (ücret) olarak tavsif edilmesi, onun amel ile kuvvetli irtibatını ve amel olma dan ona erişmenin mümkün olmayacağını bildirmek içindir. "I'nde Rabbihi /- Rabbi katında" olmakla vasıflandırılma, teşrif (bu nimetlere şeref kazandırmak) içindir. "O'nun katında" demek yerine, "Rabbi katında" buyrulmak suretiyle Rabb kelimesinin, muhsin zamirine izafe edilmesi ise, Allah'ın, rubûbiyet vasfının gereği olarak ihsan ehli (muhsinler) hakkında çok lütufkâr olduğunu ifade etmek içindir. Kısaca ihsan ehlinin, onun mâliki, bütün işlerini düzenleyen ve de kemâle erdiren Rabbi katında ecri vardır. Hulâsa, bu âyette, ecir ve mükâfatın su bu tu, İslâm ve ihsana bağlı kılın mistir. Oysa bunların her ikisi de imân ehline mahsustur. Bu durumda cennete gireceklerini iddia eden Yahudilerle Hristiyanlarm, cennete girmekten ve hele yalnız kendilerinin girecekleri bir cennetten bin konak uzak bulundukları kesinlikle ortaya çıkmaktadır. B- "Onlar için korku yoktur; onlar mahzun olacak da değillerdir." Bu gibi insanlar, her iki cihanda da mesut ve bahtiyardır; kötü bir sonuçla karşılaşmak korkuları yoktur. Onlar, muratları olmadı diye üzülmeyecek; bu gibi hallerle karşılaşmayacaklardır. Böyle hallerle karşılaşacaklar, fakat korkmayacaklar ve üzülmeyecekler demek değildir. |
﴾ 112 ﴿