130

"İbrâhîm'in milletinden (din) sefih (beyinsiz) olandan başka kim yüz çevirebilir? Andolsun ki Biz onu dünyada seçkin kıldık (istifa ettik). Şüphesiz o, âhirette de sakillerdendir."

A- "İbrâhîm'in milletinden (din) sefih (beyinsiz) olandan başka kim yüz çevirebilir?"

Bu istifham ret ve inkâr içindir. Akıl sahipleri içinde, yalnız haktan ibaret ve yegâne doğru din olan İbrâhîm'in dininden yüz çeviren kimsenin olmaması gerekir. Başka bir deyişle kendini zeki eden, kendine değer vermeyen ve kendine itibar etmeyen kimseden başka kim, İbrâhîm’i dininden yüz çevirebilir?

Bir görüşe göre de, kendini hüsrana uğratandan başka kim İbrâhîm'in dininden yüz çevirir; demektir.

Bir görüşe göre de kendini helâk edenden başka yahut kendini bilmezden başka.. .Veya kendi nefsi sebebi ile dalâlete düşenden başka...

Çünkü bir insan akıl sahibi hiç kimsenin yüz çevirmediği bir şeyden yüz çevirirse, hem kendini son derece zelil kılmış, hem de kendi kendine ihanet etmiş olur. O böyle yapmakla akıl sahibi bütün insanlara muhalefet etmiş olur.

B - "Andolsun ki Biz onu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o, âhirette de sâhhlerdendir."

Rivâyet olunur ki, Abdullah b. Selâm, kardeşinin oğulları Seleme ile Muhaciri İslâm'a davet ederek onlara dedi ki:

"- Biz Yahudi ulemâsı olarak kesinlikle biliyoruz ki, Allah (celle celâlühü), Tevrat'ta şöyle buyurmuştur:

"Ben, İsmail'in soyundan bir peygamber göndereceğim; onun adı Ahmed'dir. Artık ona kim imân ederse, o hidâyete ermiş ve doğru yolu bulmuş olur; kim de ona imân etmezse, o da lâ'nete uğrar."

Seleme, müslüman oldu; Muhacir ise, İslâm'ı kabulden kaçındı. Âyet-i kerîme bu sebeble nazil oldu.

Bu âyet-i kerîme şu suretle de yorumlanabilir:

Biz, diğer insanlar arasından peygamberlık ve hikmet için onu seçtik ve şüphesiz ki o, istikamet, hayır ve salâh da sebat gösteren ve âhirette de kendisine bu suretle şâhithk edilecek kimselerden olacaktır. Hulâsa,  dünyada insanların en seçkini olup âhirette de iyilerden olduğuna dâir kendisine şâhithk edilecek bir kimse, elbette uyulmaya layıktır ve onun, Allah katından memur olarak getirdiği dinden, kendini câhil bırakmakla ve tefekküre sırt çevirmekle zeki edenlerden başka kim yüz çevirir?!

İfadede isim cümlesinin tercih edilmesinin sebebi, İbrâhîm'in (aleyhisselâm) sahillerden olma vasfının yalnız âhirete münhasır değil her iki cihanda da devam eden bir vasıf olduğunu vurgulamak içindir.

Bu cümlede "inne" ve "lâm" olmak üzere iki tekit kullanılmıştır. Çünkü âhiret işleri muhataplarca gizlidir. Bu itibarla onların tekide ihtiyacı, eserleri görülen dünya işlerinden daha fazladır.

Farklı bir irabe (gramer) göre de mânâ şöyledir:

"Andolsun ki, Biz onu dünyada da, âhirette de seçkin kıldık ve şüphesiz o mutlaka iyilerdendir."

130 ﴿