134

"Onlar birer ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size. Onların işlediklerinden siz sorumlu tutulacak değilsiniz."

İbrâhîm ile Ya'kub ve ikisinin arasında gehp geçen tevhid mensubları geçmiş birer ümmettir.

Ümmet, insan fırkalarının uymak zorunda olduğu örnek cemaattir. Onlar, öldüler; diğerlerinden ayrıldılar. Onlar, arlıadaş, yoldaş bulunmayan bir mekâna intikal ettiler. Onların kazandıkları ve sâlih amelleri ancak kendilerine aittir; başkasına asla geçmez; başkasının kazandıkları da size geçmez.

Hulâsa,  geçmişteki Peygamberlerin sâlih amelleri ancak kendilerine mahsustur; Yahudilere asla faydası olmaz; o Yahudiler de, ancak kendi kazandıkları ile baş başadır; soy olarak o peygamberlere mensup olmaları, onlara bir fayda sağlamaz; onlara fayda sağlayacak olan, amelde onlara uymalarıdır.

Nitekim Peygamber en yakın akrabaları Hasım Oğullarına hitaben şöyle buyurmuştur:

"Ey Haşim Oğulları! Diğer insanlar kendi amelleri ile bana gelirken, siz neseblerinizle bana gelmeyin!"

Bu cümlenin ikinci bir tefsire göre meali:

"Zaten onların işledikleri size sorulmaz" şeklinde olur. Ancak iki tefsirden hangisi olursa olsun, sonuç olarak, âyetin muhatabları hüsrandadır ve eski ümmetlerin iyiliklerinden faydalanma konusundaki umutlar boştur.

Amelin mutlak olarak (sâlih ve gayr-i sâhh amel ayrımı yapılmaksızın) zikredilmesi, isbatı istenen hükmü, genel bir kural zımnında kesin ve bağlayıcı delil yolu ile isbat: etmektir.

134 ﴿