164

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde (ihtilâfında), denizlerde insanlara faydalı şeylerle yüklü yüzüp giden, Allah'ın gökten su indirip arzı ölümünden sonra diriltmesinde, deprenen her canlıyi yeryüzünde yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre amade bekleyen bulutları yönlendirmesinde akıl yürütmesini bilen bir topluluk için âyetler vardır."

A- "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında"

Rivâyete göre müşriklerin Kâbe-i Mükerreme etrafında üç yüz altmış putu vardı. Onlar, "Ve ilâhüküm ilâhün vâhidün / Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır." âyetini duyunca, şaşırdılar ve (Mekke'den Medine'ye haber göndererek) Peygambere:

"- Eğer söylediklerin doğru ise, buna bir delil getir de senin doğru olduğunu anlayalım!" dediler.

Bunun üzerine bu âyet nazil oldu.

Elbette göklerin ve yerin, beşer aklının anlamaktan âciz kaldığı bu ibret verici harika nizamın yaratılmasında düşünebilen beyinler için Allah'ın varlığına ve birliğine delâlet eden binlerce gösterge vardır.

Sema çoğul olarak "semavât" şeklinde zikredilmiştir. Çünkü meşhur olan, göklerin mahiyetleri birbirinden farklı tabakalardan oluştuğudur; fakat yer öyle değildir.

B- "Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, "

Bu cümle "Gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren de O'dur" meâlindeki âyette de zikredilen büyük bir hadiseyi açıklamaktadır. Yani gece ile gündüzün ilâhî emre ve insanların yararına uygun olarak hiç şaşmadan birbirini izlemesinde Allah'ın takdir buyurduğu pek mükemmel bir intizam ile uzayıp kısalmalarında gerçekten ibretler vardır.

C- "Denizlerde insanlara faydalı şeylerle yüklü yüzüp giden (cereyan eden) gemilerde, "

Denizlerde insanların faydalanmasına sunulacak mallarla yüklü yüzüp giden gemilerde de görmesini ve düşünmesini bilenler için ibretler vardır.

Ç- "Allah'ın gökten su indirip arzı ölümünden sonra diriltmesinde, "

Yüce Allah'ın gökten indirdiği suyun faydası, geminin faydasından daha genel olduğu (ve ifadelerde genellikle, geniş kapsamlı olan şey, dar kapsamlı olan şeyden önce zikredildiği) hâlde burada suyun, gemiden sonra zikredilmesi, su hakkında verilen tafsilattan dolayıdır.

Bir görüşe göre ise, burada maksad, deniz ve denizin halleri ile delil getirmektir. Özellikle geminin zikri, denize açılmanın ve denizin acayib hâllerini anlamanın aracı gemi olduğu içindir. İşte bundan dolayı gemi, yağmur ve buluttan önce zikredilmiştir. Zira genellikle yağmur ve bulutun menşei de denizlerdir.

Sema'dan maksat, gökyüzü ya da bulut veyahut yüksek cihettir.

Gökten indirilen su ile toprağa hayât verilmesi, yeryüzünde çeşitli bitkilerin, çiçeklerin ve ağaçların yeşerip yetişmesi demektir. Ölü durumundaki toprak da, Yüce Allah'ın yarattığı tabiat şartlarının gereği olarak toprağın kuruması demektir.

D- "Deprenen her canlıyı yeryüzünde yaymasında, "

Burada söz konusu olan bütün canlılar ve onların yeryüzünde yayılmasıdır. Akıl sahibi olmak ölçü değildir.

Aslında burada üç fiil cümlesi vardır. Bu üç fiil cümlesi şunlardır:

"- Ve Allah gökten su indirdi."

"- Sonra o su ile ölümünden sonra yeryüzünü diriltti." "- Ve orada her türden canlıyı yaydı."

Açıkça görüldüğü gibi bunlar birbirine bağlıdır. Gökten su indiren Allah, onunla yeryüzüne hayât vermiş ve yeryüzüne her türden canlıyı yaymıştır.

E- "Rüzgârları ve yer ile gök arasında emre amade beldeyen bulutları yönlendirmesinde, "

Rüzgârların yönlendirilmesi, bulutların hareketlendirilmesi ve yeryüzüne suyun indirilmesi, sıra itibariyle gemileri denizde akıp gitmesinden daha önce geldiği hâlde daha sonra zikredilmesinin bunların her birinin başh başına birer âyet, birer ibret belgesi olduğu içindir. Eğer bunlar, gerçekleşme sırasına göre zikredilmiş olsaydı, birbirine bağlı olarak meydana gelen bu hadiselerin hepsinin bir tek âyet ve delil olduğu akla gelebilirdi.

F- "Akıl yürüten bir topluluk için âyetler vardır."

Bütün bunlar üzerinde tefekkür eden ve bunlara akıl gözü ile bakan insan toplulukları için, Allah'ın kaahir kudretine, açık hikmetine ve geniş rahmetine delâlet eden kemiyet ve keyfiyet bakımından çok önemli deliller vardır.

Bu âyet-ı kerîme, "Sizin ilâhınız bir tek İlâh'tır" meâlindeki âyetin indirilmesi üzerine Peygamberden delil isteyen müşriklerin cehaletine tariz ve akıllarının zafiyetini tescildir. Yoksa bu deliller üzerinde düşünen sağlıklı her akıl sahibi, bunların her birinin Allah'ın varlığını, bildiğini ve O'nun kemal sıfatlarını isbat ettiğini pek âlâ anlar ve başka bir delil aramaz. Çünkü sayılan hadiseler, sayısız alternatifler içinden özellikle seçilmiştir ve bunların her birinin belli sebep ve sonuçları ve tâbi oldukları özel yasalar vardır. Bunların hiçbiri tesadüf değildir.

Şu hâlde bu kâinatın mutlaka Kaadir ve Hakim bir mucidi olmalıdır. O, hikmetinin ve iradesinin gerektirdiği veçhile eşyayı yaratmıştır. O, başka bir kuvvetin karşı koymasından münezzehdir. Zira eğer O'nun yanında başka bir kuvvet olup o da, O'nun muktedir olduğu şeye muktedir olsaydı o takdirde ya bir şey iki müessirin eseri olurdu ya da iki kudret arasında bir çekişme vuku bulurdu ki bu da âlemdeki nizamın bozulması sonucunu doğururdu.

164 ﴿