168"Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin. Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır." A- "Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin. Şeytanın izinden gitmeyin." "Ey insanlar! Yeryüzündeki yiyeceklerin helâl ve temiz olanlarından ve ezcümle sizin Allah'a iftira ederek haram saydığınız ekin ve hayvanlardan da (mine'l-harsi ve'l-en'a'm) yeyin." (Bak: En'âm 6/138.) İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: Bu âyet, Sakîf, Benî Amir, Benî Sa'saa, Huzâa ve Benî Müdlic kabilelerinden bazı topluluklar hakkında nazil olmuştur ki bunlar bir kısım ekinleri, "Bafıîyre", "Sâibe", "Vasiîle", "Hâm" dedikleri bazı hayvanları kendileri için haram saymışlardı. Cahiliye döneminde bir dişi deve beş batın doğurur ve beşinci erkek olursa kulağını yarıp sakverirlerdi. Bundan sonra ne sağarlar ne binerler, ne de yük vururlardı. Buna "Bahîyre" derlerdi. Başına dert gelen meselâ hastalanan biri "şifâ bulursam devem ilâhların olsun!" diyerek adakta bulunur, iyileştiğinde o deveden yararlanmayı kendisine haram kılardı. Buna da "Sâibe" denirdi. Bir koyun dişi doğurursa kendilerinin; erkek doğurursa ilâhların olurdu. Şayet ikisini birden doğurursa dişiden dolayı erkeği de kurban etmezlerdi. Buna da erkek dişiye kavuştu anlamına "Vasiyle" derlerdi. Bir erkek devenin dölünden on batın doğarsa onun sırtını haram sayarlar onu hiçbir sudan ve otlaktan men etmezlerdi. Buna da sırtı himaye edilmiş anlamına "Hâm" derlerdi. Cahiliye döneminin hiç kimseye yararı olmayan bu âdetleri el-Mâide (5) sûresinin 103. âyetiyle ortadan kaldırılmıştır. Şöyle ki: "Allah, bahîyre'den, vasîyle'den ve hâm'dan hiçbirini meşru kılmamıştır. Fakat o küfredenler (bize bunları O, emretmiştir diyerek) Allah'a karşı yalan uydururlar (iftira ederler). Onların çoklarının akılları ermez." Bir görüşe göre de bu âyet, mü'minlerden bazı topluluklar hakkında nâzıl olmuştur ki onlar, kıymetli yiyecekleri ve giyecekleri kendilerine haram sayarlardı. Ancak âyetin, "Velâ tettebiû' hutuvati'ş-şeytan / Şeytanın adımlarına ayak uydurmayın veya şeytanın izlerinden gitmeyin" cümlesi, bu son mânâyı reddeder. Yani hevâ ve heveslerinize uymayın. İşte bu ifâde, buradaki hitabın kâfirlere yapıldığını gösterir. B- "Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır." Bu cümle, nehyin (yasağın) illet ve sebebini açıklamaktadır. Yani şeytan, ayartüğı, azdırdığı insanlara dost olduğunu fisildasa da, basiret sahibi olan, kalb gözü açık bulunan insanlar, şeytanın kendileri için apaçık düşman olduğunu gayet iyi bilirler. İşte bundan dolayıdır ki Bakara (2) sûresinin 257. âyetinde: "Allah, imân edenlerin dostudur; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince; onların dostları tağuttur" buyrulur. Açıkça görüldüğü gibi tâğut nam-ı diğer şeytan, inkâr edenlerin dostu olarak vasıflandırılmıştır. |
﴾ 168 ﴿