183

"Ey imân edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki, sakınasınız."

A- "Ey imân edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı."

Bu âyet şer'î hükümlerden önemli birini belirtir. (Daha önceki nidalarla yetinikneyip) imân edenlere tekrar seslenilmesi, bu hükme çok önem verildiğini açıklamak içindir.

"Sad-vav-mim / sâme-yesûmü" kökünden gelen "savm veya siyam" lügatte, kendini, nefsin arzu ettiği şeylerden alıkoymak demektir. Nitekim,

"Ben, Rahmân'a savm adadım. Artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım." (Meryem 19/26) mealindeki âyette de bu mânâda kullanılmıştır.

Bir görüşe göre de savm ve siyam, kendini mutlak olarak bir şeyden alıkoymak, tutmaktır. Nitekim rüzgârın esmekten, atin da koşmaktan durması bir nevi savındır. Câhiliye devrinin ünlü şairlerinden Nâbiğa el-Ca'dî de bir şiirinde şöyle der:

"Savaş meydanlarında, toz duman altındaki atların kimi sâimdir; Kimi de değildir ve kimi gemlerini çiğnemektedir. "

Istılahta savm (oruç), gündüzleri niyetle beraber, orucu bozan ve çoğu nefsin istekleri olan belli hâllerden kendini alıkoymaktır.

Oruç, Âdem'den (aleyhisselâm) beri sizden önceki bütün Peygemberlere ve ümmetlere farz kılınmıştı. Bu ifâde, oruç hükmünü teyid ve teşvik ve muhatabları da teselli etmektedir. Çünkü zor işler umûmi olduğu zaman yapılması insana kolay gelir.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine farz kılınan oruç ile eski ümmetlere farz kılınan oruçlar arasındaki benzerlik, ya farziyet ya da vakit ve miktar bakımındandır. Nitekim rivâyet olunuyor ki, Ramazan orucu, Yahudilere ve Hristiyanlara da farz kıhnmışti.

Yahudiler, bu orucu terk edip yılda bir gün oruç tutmak geleneğini getirdiler. Onların iddiasına göre oruç tuttukları gün, Fir’avun'un denizde boğulduğu gündür. Ancak bunda da yalan söylemişlerdir. Çünkü Fir’avun'un boğulduğu gün, Aşura (Muharrem ayinin onuncu) günüdür.

Hristiyanlara gelince, onlar Ramazan orucunu tutmuşlar. Nihayet bir sene Ramazan ayi, çok şiddetli sıcaklara rastgelmiş. O zaman Hristiyan âlimleri, oruç tutmak için yaz ile kış arasında bir mevsim belirlemeyi düşünmüşler ve sonunda da orucu ilkbahara almışlar ve bu yaptıklarına keffaret olarak da bir aylık oruca on gün daha ilâve etmişler. Oruçları kırk gün olmuş. Sonra Hristiyanların hükümdarı hastalanmış veya toplu ölümler olmuş; bunun üzerine oruç günlerine bir on gün daha ilâve etmişler, böylece Hristiyanlarda oruç elli gün olmuş. 9

9 İkinci Vatikan Konsik, bu oruç şeklini yumuşatmıştir. (1962-65) Protestanlık ise zaten mensuplarının vicdanına bırakmıştı.

B- "ki, sakınasınız."

Yanı günahlardan sakınırsınız. Çünkü oruç, günahlara davetiye çıkaran şehveti kırar. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem),

"Evlenemeyenler de oruç tutsun; çünkü oruç şehveti kırar" buyurmuştur.

Bu cümle,

"Umulur ki, orucun edasını ihlal etmekten sakınırsınız; çünkü oruç pek şerefli bir ibâdettir" ya da "oruç tutmakla takvaya erersiniz" şeklinde de anlaşılabilir.

183 ﴿