186

"(Resûlüm)! Kullarım, sana Benden sorarlarsa gerçekten Ben onlara çok yakınım. Duâ ettiği zaman, duâ edenin duasını kabul ederim. Öyleyse onlar da Benim davetime icabet ve Bana hakkıyla imân etsinler ki doğru yolu bulsunlar."

A- "(Resûlüm)! Kullarım, sana Benden sorarlarsa gerçekten Ben onlara çok yalanım "

Hitabın renklendirilmesi ve Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) tevcih edilmesinde (li telvini'l-hıtabi ve tevcihihi ilâ Resûlillâhi), Resûlüllah için apaçık bir şereflendirme ve onun makamını yükseltme anlamı vardır.

Yani ey Resûlüm! Kullarım sana Beni sorarlarsa, onlara, Benim onlara çok yakın olduğumu söyle. Bu ifâde, Allah'ın kullarının fiillerini ve sözlerini bildiğini, onların hâllerine muttak olduğunu, mekânen yakın bir kimsenin hâline teşbih suretiyle anlatmaktır.

B- "Duâ ettiği zaman, duâ edenin duasına icabet ederim."

Rivâyet olunuyor ki, bir bedevi Arap, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) :

"- Senin Rabbin bize yakın mıdır? Biz yakına seslenir gibi mı O'na seslenelim? Yoksa uzak mıdır? Biz uzağa seslenir gibi mi O'na seslenenin?" dedi.

Bunun üzerine âyetin bu kısmı nazil oldu. Bu, Cenâb-ı Allah'ın yakınlığını açıklamakta, bu gerçeği ifâde etmektedir ve aynı zamanda duâ edenlere icabet va'didir.

C- "Öyleyse onlar da Benim davetime icabet etsinler ve Bana hakkıyla imân etsinler ki doğru yolu bulsunlar "

Kullarım, kendi işleri için bana duâ ettikleri, dilekte bulundukları zaman, Ben nasıl onlara cevap veriyorsam, Ben de onları imân ve itaate çağırdığım zaman onlar da Benim davetime cevap versinler ve imânlarında sebat göstersinler.

Allah (celle celâlühü), bu âyetten önce Müslümanlara Ramazan ayı orucunu tutmayı, sayıyı gözetmeyi emir ve onları, tekbir ve şükür vazifelerini yerine getirmeye teşvik buyurduktan sonra akabinde bu âyeti getirmekte ve bundan sonra yine oruçla ilgili konulara dönmektedir.

186 ﴿