220

"Dünya ve âhiret işlerini... (Resûlüm), sana yetimlerden de sorarlar. De ki: Onların (durumlarını) ıslah hayırlıdır. Eğer onlarla karışır (ihtilât eder, bir arada yaşar) sanız onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, müfsid (ifsad eden, bozguncu) ile muslin (ıslah eden)i bilir. Eğer Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz ki Allah, her şeye üstün ve gaalib (A'zîz), hükümlerinde hikmet sahibi (Hakîm)dir."

A- "Dünya ve âhiret işlerini ..."

Allah hem dünya hem de âhiret işleriyle ilgili âyetleri ya da sizin dünyevî ve uhrevî hâllerinizi hakkıyla açıklamaktadır. Bunlar üzerinde ciddiyetle düşünmeksiniz.

Âyetin bu cümlesinin illet ve sebebinin kendisinden önce zikredilmesinin iki sebebi olabilir. Şöyle ki:

Bu, tefekküre çok önem verildiğini zımnen bildirmek içindir.

Âyette geçen soruların cevaplarına ilişkin hükümler üzerinde hakkıyla düşünerek onlardan menfaatınıza uygun olanı seçmek diğerinden de kaçınmak içindir.

Cüz'î (belli) hükümlerin ta'dad edildiği bu makama münasip olan da bu ikinci şıktır. Bu tevcih, şayan-ı tercih olmakla beraber, bu ifâdeyi dünya ve âhiret ile ilgili bütün işlere teşmil etmek de caizdir. Bu tefsire göre anlam:

"Allah size âyetleri hakkıyla ve kemâliyle açıklıyor; umulur ki, dünya ve âhiretle ilgili işlerinizi iyice düşünür, yararınıza olanları alır ve size zararlı olanları bırakırsınız." şeklinde olur.

B- "(Resûlüm), sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: Onların (durumlarını) ıslah hayırlıdır."

Rivâyete göre:

" Yetimlerin mallarını haksızlıkla (zulmen) yiyenler, şüphesiz karınlarına ancak ateş yemiş olurlar ve onlar alevli bir ateşe gireceklerdir." (Nisa 4/10) âyeti nazil olunca, insanlar, yetimlerin mallarıyla ilgilenmekten ve onların mallarını uhdelerine almaktan kaçınmaya, bundan dolayı da yetimler, sıkıntı çekmeye başladılar. Keyfiyeti Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) arzettiler. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Bunun anlamı şudur:

"- Resûlüm, de ki; yetimlerin mâli durumlarını düzeltmek için onlarla ilgilenmek, takva için onlardan uzak durmaktan daha hayırlıdır."

C- "Eğer onlarla karışırsanız (ihtilât eder, bir arada yaşar) onlar sizin kardeşlerinizdir."

Eğer onların yararlarına, onlarla ihtilât ve muaşeret ederseniz, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Din kardeşliği de, neseb bağlarından daha kuvvetlidir. Onların ıslahı ve menfaati için onlarla ihtilât etmek de, kardeşliğin hakkı ve vecibesidir.

"İhtilât etmek", yetimlerle evlenmek olarak da yorumlanmıştır.

Ç- "Allah, müfsid (ifsad eden, bozguncu) ile muslih (ıslah eden) i bilir."

Elbette Allah onlarla ihtilât ederken maksadları hiyanet ve onların mallarını ifsad olanlarla, maksadları ıslah olanları tefrik ve her iki sınıfa da ameline göre muamele eder.

Bu itibârla âyet, bu konuda iyi davrananlar için mükâfat ve kötü davrananlar için de azap va'di anlamını taşır.

D- "Eğer Allah, dileseydi sizi zora sokardı . Şüphesiz Allah, A'zîz'dir, Hakîm'dir." /

Allah (celle celâlühü), ekle şeydi, sizi meşakkatlerle mükellef kılardı ve onlarla ihtilât etmenize cevaz vermezdi.

Allah (celle celâlühü), şüphesiz emirlerinda her şeye üstün ve gaalibtır. Hiçbır ış ve ezcümle sizi sıkıntıya sokmak O'na güç değildir ve Allah (celle celâlühü) Hakîm'dir; bütün fiilleri, hikmete uygundur ve insanları kudretleri nisbetinde mükellef kılmak da, Cenab-ı Allah'ın hikmetinin gereğidir.

220 ﴿