269"Allah, hikmeti dilediğine verir. Ve kime hikmet verilmiş ise gerçekten de ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu akıl sahiplerin (ülü'l-elbab)den başkası düşünmez (tezekkür etmez)." A- "Allah, hikmeti dilediğine verir ." Tabiînden Mücâhid'e (ölm.723) göre hikmet, Kur’ân, doğru ve faydalı, derin bilgi ve anlayıştır. İbn-i Ebî Necîh'ten (ölm. 787) rivâyet olunduğuna göre, hikmet, doğru söz ve ameldir (uygulamadır). Tabiînden İbrâhim e'n-Nahaî'den (ölm.715) rivâyet olunduğuna göre, hikmet, eşyanın mânâlarını anlayıp kavramaktır. Bir kavle göre hikmet, eşyanın hakikatini bilmek son bir kavle göre de hikmet, güzel ve doğru hareketlere yönelmektir. Mukatıl b. Süleyman'a (ölm.766) göre, hikmet, Kur’ân'da dört anlamda kullanılmıştır: 1- Öğüt; 2- Sır; 3- Yüksek ilim ve anlayış; 4- Peygamberlik. Herhâlde bu makama en uygun olan mânâ, ilk iki tefsire göre Kur’ân âyetlerinin içerdiği hükümlerdir. Hikmetin verilmesi, hikmet ilmine ve ameline muvaffak kılınması demektir. Yani Allah sonsuz lûtfunun ve sınırsız ilminin gereği olarak hikmetini kullarından kime dilerse ona verir. Gerçekten Rabbiniz, Kur’ân âyetleri zımnında siz mü'minlere, dinî ve dünyevî menfaatlerinize kıskın üstün hikmetler beyân etmiştir. Bu itibârla siz bunları kendiniz için ganimet bikn ve onları hayâtınızda uygulamak için acele edin. B- "Ve kime hikmet verilmiş ise gerçekten de ona pek çok hayır verilmiş demektir ." Burada zamir makamında ismin açık olarak zikredilmesi "Ve men yü'te'l-hıkmete.." buyrulmasi hikmetin önemini açıklamak ve illetini de zımnen bildirmek içindir. "Yü'te" fili, "Ve men yü'tihi'llâhü'l-hıkmete" şeklinde fail kipi ile de okunmuştur. Bu takdirde anlam, "Allah (celle celâlühü) kime hikmet verirse, gerçekten ona çok hayır verilmiş demektir" olur. Çünkü dünya ve âhirette en hayırlı şeyler ona verilmiş demektir. C- "Bunu aleti sahiplerinden başkası düşünmez ." Yani ancak vehim şaibesinden ve nefsanî hevâ ve heveslerine meyletmekten kurtulmuş olan akıl sahipleri, verilen hikmetten öğüt alırlar ya da o hikmet üzerinde düşünürler. Bu âyet-i kerîmede, infak hakkında gelen hükümleri korumaya yönelik açık bir teşvik vardır. |
﴾ 269 ﴿