11

"Onların hâli firavunun yakın çevresi (âl-i fir'avn) ve onlardan öncekilerin hâli gibidir. Onlar âyetlerimizi yalanlamışlardı. Allah da onları günahları ile yakalayiverdi. Allah, azabı şiddetli olandır "

Onların küfür ve azabtaki hâli, firavunun yakın çevresi ve onlardan önceki kâfir ümmetlerin hâli gibidir.

"Onlar âyetlerimizi yalanlamışlardı" cümlesi, bir istinaf cümlesi olup gizli (mukadder) bir sualin cevabıdır. Yani,

"- Fir’avun’un yakın çevresi ile onlardan önceki kâfir ümmetlerin hâli nasıl idi?" gizli sorusuna cevap olarak:

"- Onlar âyetlerimizi yalanlamışlardı" denmiştir.

"Allah da, onları günahları ile yakalayiverdi." cümlesi de, onlara yapılan hâl ve muamelenin izahıdır. Yani Allah (celle celâlühü) da, onları yakalayıp cezalandırdı ve onlar, Allah'ın (celle celâlühü) azabından kaçıp kurtulacak bir yer bulamadılar. İşte bu kâfirlerin hâli ve akıbeti de, onların hâli ve akıbeti gibidir.

Bir görüşe göre, âyete verilen gramer ve terkipten şu meal de çıkarılabilir:

"Onların hâli firavunun yakın çevresinin hâli gibidir. Onlardan öncekiler de, âyetlerimizi yalanlamışlardı."

Ancak bu tefsir, âyetin nazm-i kerîmindeki güzellik ve safiyeti ortadan kaldırır.

Onların günahları,

- Ya âyetleri tekzib etmeleridir ki, o takdirde bu günahları, o ilâhî azaba sebep olmuştur;

-Ya da bu günahlar, onların şâir günahlarıdır.

Buna göre, bu ifâdede, onların başka günahları da olduğuna delâlet vardır. Yani Allah (celle celâlühü), onları, günahlarına tevbe etmeden günahları ile yakaladı, demek olur. Tıpkı:

" ve Allah, onların kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor." (Tevbe 9/55) mealindeki âyette ifâde edildiği gibi.

Son cümle, mâkabk için bir zeyl ve tekmile (bütünleme) olup ilâhî muahazeyi açıklar.

11 ﴿