20"(Resûlüm) eğer onlar seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki: "- Ben Allah'a teslim oldum; bana tabî olanlar da.." (Resûlüm) o kendilerine Kitab verilenlere ve ümmîlere de ki.: "- Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer onlar teslim olurlarsa gerçekten hidâyete ermiş olurlar. Ve eğer yüz çevirirlerse sana düşen ancak tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla gören (Basiir) dır." A- "(Resûlüm), eğer onlar seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki: "- Ben Allah'a teskm oldum ; bana tabî olanlar da., ." "Eslemtü vechiye îillâhi / Ben yüzümü Allah'a teslim ettim." den murad, insanın nefsi, kalbi ve bütün varlığı ile Allah'a yönelmesi, teslim olmasıdır. Bunlar yüz olarak ifâde edilmiştir. Çünkü yüz, - insan vücûdunun en şerefli cüz'ü; - beşerî kuvvetlerin ve duyuların mazharı; - ibâdetlerin büyük bir kısmını ifâ eden bölümüdür. Bundan başka, bir şeye yönelme, yüz ile gerçekleşir. Burada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) lisanı ile verilmek istenen mesaj şudur: "- Ey Resûlüm! Eğer Allah (celle celâlühü) katında yegâne hak dinin İslâm olduğu konusunda delil veya hüccet gösterdikten sonra seninle yine tartışmaya girerlerse, o zaman onlara de ki: "- Ben bana uyan mü'minler (tabî olanlar, ıttiba' edenler / müttebeû'n veya müttebeû'n) ile birlikte nefsimi, kalbimi ve bütün varlığımı Allah'a (celle celâlühü) teskm ettim. Ben O'na hiçbir şeyi ortak koşmam. En güçlü ve en parlak delillerle âyetlerin ve Peygamberlerin davet ettiği en güzel ve mutedil din budur." B- "(Resûlüm), o kendilerine Kîtab verilenlere ve ümmîlere de ki : "- Siz de teskm oldunuz mu?" "- Ey Resûlüm! Kendilerine Kitab verilmiş olan Yahudilerle Hristiyanlara ve kitabları olmayan Arap müşriklerine de ki: Mü'minler gibi siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi? Çünkü, bu kabulü gerektiren apaçık pek çok delil size de ulaştı. O hâlde siz de İslâm'ı benimsediniz mı ve muktezasinca amel ettiniz mi ? Yoksa bundan sonra da küfre devam edecek mısınız ?" Bu ilâhî ifâde, bir kimsenin, muhatabına meseleyi iyice açıkladıktan sonra, "Anladın mı?" demesi kabilindendır. Tıpkı içki ve kumar hakkındaki, âyetlerde bütün caydırıcı unsurlar tafsilatıyla açıklandıktan sonra: "Artık bunlara son verir misiniz?" (Mâide 5/91) âyetinde buyurulduğu gibi. Bu âyet-i kerîme, onların taksiratını, inadlarmı; insaf, akıl ve idrâk yoksulu olduklarını açıkça bildirir. C- "Eğer onlar teskm olurlarsa gerçekten hidâyete ermiş olurlar ." Eğer onlar da sizin gibi İslâm'ı kabul ederlerse, dalâletten kurtulup saadete ermiş olurlar. Burada sarahaten "Eğer sizin islâm'ı kabul ettiğiniz gibi..." denmemiş olmakla beraber, bu âyet, " Eğer onlar da sizin imân ettiğiniz gibi imân ederlerse..." (Bakara 2/137) kabilindendir. Bu ifâde, İslâm adının başka bir şey için kullanılmasını tamamen önlemek içindir. Ç- "Ve eğer yüz çevirirlerse sana düşen ancak tebliğdir ." Eğer onlar, sana uymaktan ve İslâm'ı kabul etmekten yüz çevirirlerse, sana bir zarar veremezler. Çünkü senin üstüne düşen sadece tebliğdir ve zaten bunu da en güzel şekilde yapıyorsun. Rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bu âyeti Ehl-i Kitab'a okuyunca, onlar: "- Biz İslâm'ı kabul ettik." dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Yahudilere: "- Pekiyi siz, İsa'nın Allah'ın kelimesi, kulu ve Resulü olduğuna şahadet eder misiniz?" diye sordu. Onlar: "- Maazallah!" dediler. Bu defa Hıristiyanlara sordu: "- Siz de, İsa'nın Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şahadet eder misiniz?" Onlar: "- Maazallah! İsâ, kul değildir." cevabını verdiler. İşte Allah'ın (celle celâlühü) "Ve eğer yüz çevirirlerse..." mealindeki kelâmı bunu anlatır. D- "Allah kullarını hakkıyla görendir ." Allah (celle celâlühü), kullarının bütün hâllerini hakkıyla bilir. Bu cümle, bir öncesi için bir zeyl olup va'd ve vaîd (ceza va'di) ifâde eder. |
﴾ 20 ﴿