25"Vukuu şüphe götürmeyen o günde onları topladığımız ve herkese kazandığının tamamen kendisine ödendiği ve kimseye haksızlık yapılmadığı zaman hâlleri ne olacak ?" Bu âyet-i kerîme, Yahudilerin uğrayacakları azabın şiddetini, onları kuşatacak kıyametin korkunç hâllerini imâ ederek iddialarını red ve iptal eder ve o mukadder soruyu yöneltir: "- Vukuunda asla şüphe bulunmayan o kıyamet gününde kendilerini topladığımızda, iddialarının aksine, herkesin dünyada yaptıklarının karşılığı, fazla azab veya eksik sevab gibi bir haksızlığa uğratılmadan, eksiksiz olarak ödendiği, hiç kimseye müsamaha gösterilmediği zaman hâlleri ne olacak?" Rivâyete göre, kıyamet günü bütün küfür bayrakları içinde ilk önce Yahudilerin bayrağı dikilecek; sonra Allah (celle celâlühü), bütün şâhidlerin huzurunda onları rezil-rüsvay edecek; sonra da cehennem ateşine atılmalarını emir buyuracak. Kıyamet günü herkese ödenecek olan, dünyada yaptıklarının karşılığıdır. Âyette, "Ve vüffiyet küllü nefsin ma kesebet / Herkesin kazandığının tamamen kendisine ödendiği" buyrulması, bu iki şey arasında tam bir ilişki ve mülâzemet (birbirini gerektirme) bulunduğunu ve bundan dolayı da bu iki şeyin bir şey gibi sayıldığını bildirmek içindir. Bu âyet-i kerîmeden şu hükümler çıkarılabilir: 1- Hiçbir ibâdet boşa gitmez; 2- Mü'minler ebedî olarak cehennemde kalmaz; 3- Mü'minlerin imânlarının ve amellerinin karşılığı cehenneme girmeden önce verilmeyeceği gibi, onlar cehennemde iken de verilmez; 4- Günahkâr mü'minler cehennemden kurtulduktan sonra imânlarının ve amellerinin karşılığı kendilerine tamamen verilir. |
﴾ 25 ﴿