44

"İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Resûlüm), onlar "Meryem'e kim kefil olacak?" diye kalemlerini attıklarında sen yanlarında değildin. Tartıştıklarında (muhasama ettiklerinde) da sen yanlarında değildin."

A- "işte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir ."

Uzak için kullanılan ve daha önceki harikulade olayları gösteren "Zâlike — işte bunlar" işareti, bu hâdiselere mazhar olanların şânının ve faziletteki mertebelerinin yüceliğine delâlet eder.

Âyette vahiy için muzari' (geniş zaman) kipinin kullanılması, vahyin henüz kesilmediğini bildirir.

B- "(Resûlüm) onlar "Meryem'e kim kefil olacak?" diye kalemlerini attıklarında sen yanlarında değildin . Tartıştıklarında da yanlarında değildin ."

Bu da, inkarcılara gazab ederek Kur’ân-ı Kerîmin vahiy olduğunu izah ve tahkiktir. Tıpkı,

"Ve ma künte bicanıbil-ğarbiyyi iz kadaynâ ilâ mûsal-emra ve ma künte mine'ş-şâhidîn / (Resûlüm) Mûsa'ya emrimizi vahyettiğimiz zaman sen batı tarafında değildin; "

" Sen âyetlerimizi kendilerinden okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında oturmuş da değilsin..." (Kasas 28/44, 45) âyetleri gibi. Zira bu gibi olayları öğrenmenin yolu:

- ya bizzat görmektir,

- ya da görenlerden işitmektir.

İkincisinin olmadığı kendilerince sabit idi. Böylece zorunlu olarak geriye bizzat görme ihtimali kalıyordu. Bu da maddeten imkânsız olup kendilerine gazab ve şiddetli öfke gösterilerek nefyedilmiştir.

Kalemlerden murad, temren sız şans oklarıdır.

Bir kavle göre de onlar, bereket vesilesi olması umuduyla, Tevrat'ı yazdıkları kalemlerle kur'a çekmişlerdi.

"Ve ma künte ledeyhim / sen onların yanında değildin" ibaresinin tekrarı, Peygamberimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) nübüvvetine delâlet eden iki ayrı şahadettir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem),

- ne onların kalemlerim attıkları sırada,

- ne de Meryem'in kefaleti için çekiştikleri sırada yanlarında bulunuyordu. Bunlar vahiy yoluyla kendisine bildirilen gayb haberlerindendı.

Özellikle onların çekişmelerinden, kuradan önceki nizaları kasdedildiği takdirde bu daha da bariz olarak ortaya çıkar. Çünkü zikirde (anlatımda) tertibin bozulması, bu yorumu teyid eder.

44 ﴿