47

"Meryem (o zaman) şöyle dedi:

"- Rabbim! Benim nasıl oğlum olabilir? Bana bir beşer dokunmamış iken..."

Buyurdu ki:

"- Böyledir; Allah, dilediğini yaratır. O, bir işin olmasına hükmettiği zaman sadece (ol!) der; o da hemen oluverir."

A- "Meryem (o zaman) şöyle dedi (Kalet):

"- Rabbim (Rabbi)! Benim nasıl oğlum olabilir ? Bana bir beşer dokunmamış iken ..."

Bu da, mukadder bir sualin cevabı mâhiyetinde bir istinaf cümlesidir. Yani,

"- Melekler, Meryem'e o sözleri söyleyince, kendisi ne dedi?" şeklindeki bir gizli suale cevap olarak Meryem de, Rabbine yalvararak dedi ki:

"- Rabbim! Benim çocuğum nasıl ve ne suretle olabilir?"

Meryem, bunu, câri âdete göre hayret ve şaşkınhğını belirtmek ve Allah'ın kudretinin büyüklüğünü dile getirmek için söylemiş olabilir.

Bir kavle göre de, istifham ve istifsar (açıklama istemek) için söylemiş olabilir. Başka bir deyişle bu çocuk, evlenme ile mi, yoksa evlenmeden mı olacak?

B- "Buyurdu kı (Kale):

"- Böyledir; Allah, dilediğini yaratır ."

Daha önce Zekeriyya kıssasında da bu cümle geçti; bir farkla ki orada "yefa'lü ma yeşâ' / dilediğini (onu) yapar" (3/40); burada "yahluku ma yeşâ' / dilediğini (onu) yaratır, halkeder" (3/47) buyrulmustur.

Çünkü bakire bir kızın, bir erkek eli değmeden çocuk doğurması, yaşlı ve kısır bir kadının bir pir-i fânîden çocuk doğurmasından çok daha garibtir. İşte bundan dolayı, örneksiz olarak icad etmek anlamında olan halk (yaratma), bu makama, mutlak fiilden (yapmaktan) daha uygundur. Ondan sonra da halkın (yaratmanın) keyfiyeti şöyle beyân edilir:

C- "O, bir işin olmasına hükmettiği zaman sadece (Ol!) der; o da hemen oluverir ."

"İza kadâ emran / O, bir işin olmasına hükmettiği zaman" bir işi irade ettiği zaman demektir. Nitekim diğer bir âyette:

" O bir şeyin olmasını irade ettiği zaman sadece "Ol!" der; o da hemen oluverir." (Yâ-Sîn 36/82) buyrulur.

"Kadâ veya Kazâ" lügatte muhkem ve sağlam kılmaktır. Bu âyette ise, bir şeyin var olmasına taallûk eden kesin ilâhî irade anlamında kullanılmıştır. Çünkü bu kesin ilâhî irade mutlak surette, taallûk ettiği şeyin var olmasını gerektirir.

Bir görüşe göre ise, burada kazâ, İsrâ (17) sûresinin 23. âyetinde kullanıldığı gibi emir anlamındadır. Şöyle kı:

" Rabbin, kendisinden başka hiç kimseye kulluk etmemenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kazâ buyurdu." (İsrâ 17/23)

Gördüğün gibi bu âyet-i kerîme, bir temsil ve bir tasvirdir. Yine bu âyet-ı kerîme şu hakikatin de izahıdır:

Allah (celle celâlühü), eşyayı tedricî olarak, mûtad sebepler ve maddeler ile yaratmaya muktedir olduğu gibi, sebepler ve maddelere ihtiyaç olmaksızın defaten onları yaratmaya da muktedirdir.

47 ﴿