75

"Ehl-i Kitab'tan öylesi vardır ki yüklerle (altın) emanet etsen onu sana eksiksiz geri verir; öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet etsen onu sana geri vermez; meğer ki tepesine dikilip durasın!.. Bu şüphesiz onların:

"- Ummîlere karşı bizi sorumlu tutacak bir yol yoktur!" demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylüyorlar."

A- "Ehl-i Kitab'tan öylesi vardır ki yüklerle (altin) emanet etsen onu sana eksiksiz geri verir."

Daha önce Yahudilerin dindeki hiyanetleri beyân edilmişti. Şimdi burada da onların maldaki hiyanetleri belirtiliyor. Kitab Ehli'nden öyleleri vardır ki, kendisine külliyetli miktarda mal veya para emanet etsen, onu eksiksiz olarak sana iade eder. Abdullah b. Selam gibi. Nitekim bir Kureyşli, ona bin iki yüz ukiyye altın emanet etmiş ve o da onu eksiksiz olarak kendisine iade etmişti. { 1 ukiyye/12 dirhem. 1 dirhem / 31 dgr.}

B- "Öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet etsen sana onu geri vermez ; meğer ki tepesine dikilip durasın !.."

Nitekim lünhas b. Âzûrâ adındaki Yahudiye Kureyş'ten biri, bir dinar emanet vermiş ve o da bunu inkâr etmişti.

Bir kavle göre de, burada kendilerine külliyetli mal emanet edilenler, Hıristiyanlardır. Çünkü o zamanın Hıristiyanları, genellikle emin idiler. Az bir malda bile hiyanet edenler Yahudilerdi. Çünkü Yahudilerde genellikle gözlenen hiyanettir.

Bu âyet, alacağını dâva yoluyla takib ve isbat sadedinde şahit dinletmek isteyen alacaklının durumunun mübalağalı biçimde ifadesidir.

C- "Bu şüphesiz onların :

"- Ummîlere karşı bizi sorumlu tutacak bir yol yoktur!" demelerindendir ."

Yahudilerin hukuk tanımayan bu tavırları, bu yanlış inançlarından kaynaklanmaktadır.

Uzaktaki eşyayı işaret eden "zâlike" kelimesinin kullanılması da, onların şer ve fesatta çok ileri gittiklerini zımnen belirtmek içindir.

Ç- "Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylüyorlar ."

Onlar bunu iddia etmekle, bile bile Allah'a (celle celâlühü) karşı yalan söylüyor ve iftira ediyorlar. Şüphesiz ki onlar kâzib ve müfteridirler. Onlar, kendilerinden haklarını isteyenlere zulmetmişler, bunu da helâl görmüşler ve:

"- Tevrat'ta onların hukuku hakkında bir yasak konmamıştır" demişlerdir.

Bir kavle göre de, Yahudiler, Kureyş'ten bazı kimseleri ücretle çalıştırdılar. Sonra o Kureyslıler Müslüman oldular. Yahudilerden haklarını isteyince, onlar:

"- Dininizi bıraktığınızdan sizin hakkınız düştü" dediler ve kendi Kitablarında böyle yazdığını söylediler.

Resûlüllah'dan rivâyet olunduğuna göte, bu âyet nazil olduğunda kendileri şöyle buyurmuştur:

"- Allah'ın düşmanları yalan söylediler ; câhiliyyede ne varsa hepsi ayaklarımın altındadır (ma min şey'in fi'l-cahiliyyeti illâ vehüve tahte kademi); ancak emanet müstesna ; bu itibârla iyinin de, kötünün de emaneti kendisine iade edilmelidir."

75 ﴿