77

"Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir bedel (semen-i kalîl) karşılığında satanlar var ya ; işte âhıirette onlar için bir nasib yoktur. Allah, onlarla konuşmayacak ; kıyamet günü onlara nazar etmeyecek ve onları arındırmayacaktır. Ve onlar için acı bir azab vardır."

Resûlüllah'a imân ve emanetlere vefa için Allah'a verdikleri sözü (ahdi) ve:

"- Vallahi, biz mutlak ve muhakkak ona imân ve yardım edeceğiz!" şeklindeki yemini az bir dünyalık karşılığında satanlar var ya;

işte onlar için âhiret nimetlerinden hiçbir nasib yoktur. Kıyamet gününde de Allah, kendileriyle konuşmayacak, onları sevindirecek bir söz söylemeyecek, o hesap gününde meleklerden sadece soru, ayıplama ve azarlama işiteceklerdir.

yahut onlar, kıyamet gününde Allah'ın (celle celâlühü) kelimeler ve âyetlerinden faydalanmayacaklardır.

Zahirde bu ifâde, Allah'ın şiddetli öfkesinden ve gazabından -ondan Allah'a sığınırız- kinayedir. Çünkü bu cümleden sonraki "velâ yanzuru ileyhim — onlara nazar etmeyecek veya onların yüzüne bakmayacak"

ifâdesinden de bu anlaşılır. Zira bu cümlede, onlara buğz ve onları tahkir anlamı içeren bir mecaz vardır. Çünkü değer verilen bir kimsenin yüzüne bakılır. Ancak bu ifâde, bakma olmasa da, itibâr ve ihsan mânâsı ifâde etmek üzere de kullanılmış olabilir. Bununla beraber ihsan bir yana yüzüne hiç bakılmayacak kimseler için de kullanılmış olabilir.

Fakat şurası da bir gerçek ki bu cümle, pek korkunç bir vaîd (ceza vaadi) anlamı taşır.

Allah, onları hayırla anmayacak veya onları günahların kirlerinden armdırmayacaktır. İşledikleri günahların cezası olarak onlar için dayanılmaz bir azab vardır.

Bir görüşe göre, bu âyet-ı kerîme, Ebû Rafı, Lübâbe b. Ebi'l- Hakîk ve Huy ey b. Ahtab adlarındaki Yahudiler hakkında nazil olmuştur. Bu Yahudiler, aldıkları rüşvete karşılık Tevrat'ı tahrif etmiş ve Resûlüllah'ın vasıflarını değiştirmişlerdir.

Bir görüşe göre de, bu âyet, Eş'as b. Kays hakkında nazil olmuştur. Eş'as ile bir adam arasında bir kuyu ihtilâfı çıkmış. Bunlar, uyuşmazlığın hâili için Resûlüllah'a başvurmuşlar. Peygamber, Eş'as' a:

"- Ya sen iki şahit getireceksin, ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Eş'as:

"- O zaman bu adam hiç aldırmadan yemin eder" dedi. Peygamber’-

"Bir kimse, bir malı elde etmek için yalan yere yemin ederse, o tacirdir; kıyamet günü Allah'ın huzuruna çıktığında Allah, ona öfkeli (ğadban) olacaktır."

{İslâm hukukunda genel bir kural olarak, davacıya iki şahit, dâvâlıya yemin düşer. Dâvâcı, iki şahit dinletmek zorundadır; şahit getiremezse, dâvâlıya yemin teveccüh eder.}

Bir görüşe göre de, bu âyet, pazarda bir malı değerinden yüksek bir fiyata satmak için yalan yere yemin ederek sermayesini yüksek gösteren buta cır hakkında nazil olmuştur.

77 ﴿