79"Allah bir insana Kitab, hikmet ve nübüvvet versin de sonra o, insanlara dönüp: "- Allah'ı bırakıp da bana kul olun!" desin yakışmaz. Velâkin o: "- Ta'Um ve tedris ettiğiniz (öğrettiğiniz ve okuduğunuz) Kitab'a uygun rabbanî (kendini Rabba adamış kimse)ler olun!" der. A- "Allah, bir insana Kitab, hikmet ve nübüvvet versin de sonra o, insanlara dönüp : "- Allah'ı bırakıp da bana kul olun !" desin yakışmaz." Bu âyet-i kerîme, Kitab Ehli'nin, Peygamberlere yaptıkları bir iftirayı dile getirmektedir. Nitekim Necran Hıristiyanları demişlerdi ki: "- İsâ bize onu ilâh edinmemizi emretmiştir." Hâşâ, İsâ (aleyhisselâm), bunu asla emretmemiştir. Görüldüğü gibi daha önce onların Allah'a (celle celâlühü) yaptıkları iftira ve o iftiranın iptak zikredilmişti; şimdi bu âyetle, onların İsa'ya yaptıkları iftira reddediliyor. "Beşer" kelimesi de, bu hükmün illet ve sebebini zımnen açıklıyor. Çünkü İsa'nın beşer olması, o kâfirlerin kendisine isnat ettikleri emre münâfidir. Yani hiçbir beşer, Allahü teâlâ kendisine, hakkı açıklayan, tevhidi, emreden ve şirki yasaklayan Kitab, hikmet (ilâhî sünneti anlayıp kavrama ilmi) ve nübüvvet verdikten, onu bu şereflerle şereflendirdikten sonra insanlara dönüp: Allah'ı (celle celâlühü) bırakıp da veya Allah ile beraber bana kulluk edin!" demesi kendisine yaraşmaz. Rivâyete göre, Ebû Râfi' el-Kurazî ile Seyyid el-Necranî adlarındaki kişiler, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) sormuşlar: Sen sana tapmamızı ve seni ilâh edinmemizi ister misin?" Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "- Allahü teâlâ'dan başkasına ibâdet edilmesinden ve Allahü teâlâ'dan başkasına ibâdet etmeyi emretmekten Allah'a sığınırız. Allah (celle celâlühü) bunun için beni göndermedi ve bunu bana emir buyurmadı." İşte bunun üzerine bu âyet-ı kerîme nazil olmuş. Bir görüşe göre de, Müslümanlardan bir zât: "- Ya Resûlallah! Biz, birbirimize selâm verdiğimiz gibi sana selâm veriyoruz; biz niçin sana secde etmiyoruz?" demiş. Peygamber de: Allahü teâlâ'dan başka hiç îdmseye secde caiz değildir. Fakat Peygamberinize saygık olun ve onun ailesinin hakkını tanıyın!" buyurmuş. B- "Velâkin o (Yelâkin kûnû): "- Talim ve tedris ettiğiniz Kitab'a uygun Rabbanî (kendini Rabba adamış kimse)ler olun!" der ." Rabbanî, ilim ve amelde kâmil, Allah'ın taatine ve dindarlığın gereklerine sımsıkı bağlı olan kimsedir. Âyette, devamlı Kitab öğretmenin ve devamlı Kitab okumanın ayrı ayrı zikredilmeleri, fazilet ve Rabbanîyet tahsiknde bunların ayrı ayrı önemleri haiz olduklarını zımnen bildirmek içindir. Önce Kitabı öğretmenin zikri, onun şerefinin, okumaktan fazla olduğundandır. |
﴾ 79 ﴿