95

"(Resûlüm) de ki:

"- Allah doğru söyler. Öyleyse hanîf (muvahhid) olan İbrâhîm dini (milleti)ne uyun (ittiba edin)! O, hiçbir zaman müşriklerden olmadı."

A- "(Resûlüm) de ki (Kul):

"- Allah doğru söyler ."

Bunun anlamı şudur:

1- Allah her konuda olduğu gibi tahrim konusunda da doğru söylemiştir;

2- Allahü teâlâ'nın Âl-i İmran (3) sûresinin 67. âyetindeki su beyânı gerçeğin ta kendisidir:

"İbrâhîm, ne Yahudi ne de Hıristiyandı. Fakat o bir hanîf (Allah'ın birliğine inanan, muvahhid, Müslüman) idi."

Bu âyet de, Yahudilerin açık yalanına bir tarizdir.

B- "Öyleyse hanîf olan İbrâhîm dinine uyun ."

Bu cümle:

"- Ey Yahudiler! Aslında İbrâhîm (aleyhisselâm) dini olan İslâm'a uyun; çünkü sız iddia ettiğiniz gibi ona uymuş değilsiniz;

- Bâtıldan yüz çevirip bir tek Allah'a yönelmiş olan İbrâhîm (aleyhisselâm) dinine uyun ki, sizi tahrife, bazı dünyevî amaçları gerçekleştirmek için yalanlar uydurmaya sevkeden; bazı helâl (temiz ve tayyib) şeylerin size haram kılınmasına sebep olan o anlayışdan kurudasınız" şeklinde anlaşılmalıdır.

C- "O, hiçbir zaman müşrik (Allah'a eş koşan)lerden olmadı ."

İbrâhîm (aleyhisselâm), gerek dinin temel ilkelerin (asıl-usul)de, gerekse fer'lerinde (füruunda) Allah'a (celle celâlühü) ortak koşanlardan değildi.

Bu cümle, Yahudilerin Allah'a (celle celâlühü) ortak koştuklarına açık bir tariz ve İbrâhîm (aleyhisselâm) ile onlar arasında dinî bir bağ olmadığına da sarih bir beyândır. Bundan amaç, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) in usûlde İbrâhîm (aleyhisselâm) dininde olduğunu vurgulamaktır. Çünkü Ibrâhim (aleyhisselâm) de, yalnız tevhide ve Allah'tan başka bütün mâbûdlardan uzak durmaya çağırıyordu.

95 ﴿