134

"Ki onlar genişlikte ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yutarlar ve insanların suçlarını bağışlarlar. Allah, iyilik eden (Muhsin) leri sever."

A- "Ki onlar genişlikte ve darlıkta infak ederler."

Onlar rahatta (sâkin ve huzurlu) ve şiddette (üzgün ve sıkıntılı iken), bollukta (kolaylıkta / el-yüsr) ve darlıkta (güçlükte / el-u'sr) bütün hâllerinde hayır için mallarını harcarlar. Çünkü insan bu hâllerden hâli olmaz. Hulâsa,  hiçbir hâlde az veya çok infaktan geri kalmazlar.

B- "Öfkelerini yutarlar."

Takva sahibi olanlar öfkelendikleri zaman yapmaya muktedir oldukları şeyi yapmazlar. Çünkü öfkelerini yenerler.

Rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuştur:

"Her kim, öfkesini infaza muktedir iken yutup yenerse, Cenabı Allah onun kalbini emn (güven) ve îmân doldurur / Men kâzame ğayzan ve hüve kaadirun a'lâ in fazihi meleallâhü kalbehu emnen ve îmânen."

C- "Ve insanların suçlarını bağışlarlar."

Muâhazeye müstahak olanları cezâlandırmazlar. Rivâyet olunuyor ki, kıyamet gününde bir münâdî,

"- Ecir ve mükâfatları Allah Teâla'ya âit olanlar nerede?" diye seslenir. Bunun üzerine yalnız, insanları affedenler ayağa kalkar.

Yine rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"İşte bunlar (öfkesini yenenler ve insanları affedenler), benim ümmetim içinde azdır (İnne hâülâi ti ümmeti kalîlün); Allah'ın muhafaza buyurduğu insanlar müstesna (İllâ men a'samellâhü). Geçmiş ümmetlerde ise bunlar çoktu."

Bu iki vasıfta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) in, Uhud savaşında emrine muhalefet eden okçuları muâhaze buyurmadığına ve onları son derece hoş tuttuğuna işaret vardır. Bundan başka Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin Hamza'nın cesedinin (kulak ve burun gibi) bazı kısımlarını kesmek vahşetini gösterdiklerini görünce, benzerini müşriklere yapmaya niyetlenmesi üzerine bundan vazgeçmesini teşvik anlamı da vardır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

"- Yemin olsun ki, ben de onun yerine yetmiş müşrikin cesedine aynı muameleyi yapacağım "buyurmuştu.

Ç- "Allah iyilik edenleri sever."

Muhsınlerden maksad,

- ya ihsan edenlerin hepisidir,

- ya da takva sahipleridir.

Buna göre, onlara "muhsinîn ihsan edenler" denmesi, zikredilen vasıfların ihsan babından olduğunu bildirmek içindir. Zira ihsan, işlen lâyikı veçhile yapmaktır. Bu vasfı güzellik, zatî güzelliği de sağlar.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ihsanı şöyle tefsir eder:

"İhsan, Allah'ı görüyormuş gibi O'na ibâdet etmendir. Sen O'nu göremiyorsan ama O, seni görüyor."

Âyetin bu cümlesi, makabli için açıklayıcı bir zeyl gibidir.

134 ﴿