138"Bu, insanlar için bir beyân ve müttekıîler için bir hidâyet ve nasihattir." A- "Bu, insanlar için bir beyândır." "Hâza — bu" sıfatı, "sizden önce bir çok sünnetler (sünen) gelip geçti" (Al-i İmrân 3/137) âyetinde belirtilen hakikate işaret eder. İnsanlardan maksad, hakki tekzıb edenlerdir. O anlatılanlar, onların içinde bulunduğu tekzıb hâlinin kötü sonucudur. Zira âyetteki, gezip bakma emri, her ne kadar mü'minlere âid ise de, onun gereğini yapmak, belli bir dinî topluluğa mahsus ve münhasır değildir. Bu itibârla mezkûr âyet, insanları kendilerinden önceki mükezziblerin (yalancı ve yalanlayicüarm) akıbetlerine bakmaya ve târihî kalıntılarından ibret almaya sevkeder. B- "Ve müttekıîler için bir hidâyet ve nasihattir." Kur’ân sizin için aynı zamanda doğru yolu gösteren bir rehber ve öğüttür, (mev'ızadir). 1- "Sizin için" yerme, "klmüttekıîn / takva sahibleri, müttekıîler için" buyruknası, hükmün illetim, sebebini bildirmek anacına müstenittir. Zira bunun o mü'minler için hidâyet ve öğüt olmasının sebebi, onların takvasından başka bir şey değildir. Başka bir deyişle mü'minler o hidâyet ve nasihat sebebiyle takva sahibi olmuşlardır. 2- "Müttekıîler" den maksad takva sahibleri, takvaya gönül vermiş olanlar, takvaya yönelenler ise bu takdirde hidâyet ile nasihatin zahir mânâları dikkate alınmış olur. Anlatılan hakikat, o insanların kötü akıbetlerinin izahıdır. O kötü son, insanlardan takva yolunu tutanlar için de hidâyettir ve içinde bulundukları tekzib ve inkâr tavrından da bir caydırmadır. 3- "Müttekıîler" kelimesinden hem fiilen takva sahibleri hem takvaya aday olanları kapsayan bir genel mânâ da çıkarılabilir, hidâyet ve öğüt de, onların başlangıç ve ileri safhalarını kapsayan genel bir mânâda anlaşılabilir. 4- Kelâmın, tekzib ehli için beyân olması, takva ehline hidâyet ve öğüt olmasına takdim edilmiştir. Amaç, tekzib ehline beyân olmak değil, fakat takva ehline hidâyet ve öğüt olmaktır. Çünkü seleflerinin helâk kalıntılarını görmeyi mümkün kılan haleflerin görünen hâlleridir. Hidâyetin ziyâdesi veya hidâyetin aslı da, bundan sonra gelir. 5- Hidâyet ve nasihat, söz konusu beyâna terettüb ettiği hâlde onların takva sahiplerine hasredilmesi, burada asıl maksadın hidâyet ve öğüt olmasındandır. 6- İnsanlardan, murad yalnız tekzib ehli insanlar değil de bütün insanlar ise bu takdirde hidâyet ile öğüdün, bu insanlardan takva sahiblerine mahsus olması da mümkündür. 7- Bir kavle göre, âyetin başındaki "hâza / bu", takva sahiblerinin, tevbekârların ve günahda ısrar edenlerin hâllerine işaret eder ve bir önceki "Sizden önce birçok sünnetler gelip geçti" (Al-i İmrân 3/137) âyeti de itiraz (ara) cümlesi olur. Bu takdirde îmân ile şereflenen ve güzel ameller işleyenler için va'dolunan mükâfat veya nimetlere teşvik anlamı da düşünülebilir. Ancak bildiğin gibi itiraz cümlesi, o arada zikredilen şeyler için açıklayıcı olmakdır. 8- Son bir kavle göre "hâza / bu", Kur’ân'a işaret eder. Ancak bunun uzak bir ihtimâl olduğu açıktır. |
﴾ 138 ﴿