139

"Gevşemeyin ve üzülmeyin. Üstün (gaalib) olan sizsiniz; eğer gerçekten mü'minlerseniz."

A- "Gevşemeyin ve üzülmeyin."

Bu ilâhî kelâm, mü'minleri cesaretlendir (teşci' et)mekte, kalblerini kuvvetlendir (takviye et)mekte ve Uhud savaşında mâruz kaldıkları zayiat (katl ve karh) dan dolayı onları tesliye etmektedir.

Uhud savaşında Muhacirlerden Hamza b. Abdülmuttalib, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ın sancaktarı Mus'ab b. Umeyr (radıyallahü anh) ve halasının oğlu Abdullah b. Cahş, Osman b. Maz'ûn ve Utbe'nin azatlı kölesi Sa'd (radıyallahü anh) olmak üzere beş; Ensar'dan da yetmiş Sahabi şehid edilmişti.

Burada yapılan uyarı sudur:

"- Aldığınız yaralardan dolayı cihadda zafiyet ve gevşeklik göstermeyin ve sizden şehit edilenler için, kendinizi sarsacak kadar üzüntüye kapılmayın."

B- "Üstün (gaalib) olan sizsiniz."

Bu cümle üç türlü tefsir edilebilir:

1- Son galibiyet sizindir. Çünkü seleflerinin hâllerini gördüğünüz gibi onların sonu yok olmaktır. Şu hâlde bu, daha önce zımnen ifâde edilen zafer ve galibiyet va'dinin sarih biçimde ortaya konmasıdır.

2- Sânları yüce olanlar sizsiniz. Çünkü siz hak üzeresiniz; sizin savaşınız Allah (celle celâlühü) içindir ve sizin ölüleriniz cennettedir. Onlar ise bâül üzeredir; savaşları şeytan içindir ve ölüleri de cehennemdedir.

3- Sîzin hâliniz, onlarınkinden daha üstündür. Nitekim siz, Bedir'de, onlara Uhud'da uğradığınız zayiattan daha fazlasını verdirmiştiniz.

C- "Eğer gerçekten mü'mınlerseniz."

1- Eğer siz gerçekten mü'minlerseniz, cihadda gevşeklik ve zafiyet göstermeyin ve gücünüzü za'fa uğratacak bir üzüntüye kapılmayın. Çünkü kalbin kuvvetli olması, îmânla, Allahü teâlâ'nın yardımına güvenmekle ve Allah'ın düşmanlarına aldırmamakla mümkündür.

2- Eğer siz gerçekten mü'minlerseniz, gaalib gelecek olan sizsiniz, çünkü îmân, mutlak surette gaalibiyet gerektirir.

3- Eğer siz Allahü teâlâ'nın va'dine îmân ediyorsanız, galib sizsiniz.

Hangi mânâya göre olursa olsun, bundan maksad, îmâna tâlik edilen vakıanın gerçekleşmesidir.

139 ﴿