177

"Şüphesiz îman karşılığında küfrü satın alanlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Onlar için büyük bir azab vardır."

"O kimseler ki, îmândan yüz çevirip ona bedel küfre rağbetle onu satın aldılar." Bununla ilgili izahat, Bakara 2/16. ve 175. âyetlerinin tefsirinde geçti.

"...Allah'a hiçbir zarar veremezler" cümlesinin izahı da yukarıda arz edildiği gibidir. Yalnız şunu ilâve edelim ki burada zararın kendilerine münhasır kaldığına da açık bir tariz vardır. Sanki "onlar sadece kendilerine zarar verirler" buyrulmuştur.

1- Eğer burada îmâna karşılık küfrü satın alanlardan murad, küfre koşan münafıklarla Yahudiler veya küfrü îmâna tercih edenlerse -ki bu,

- ya mürtedlerde olduğu gibi bilfiil hâsıl olan îmâna bedel küfrü almakla olur,

- ya da Yahudi'lerde ve Yahudi münafıklarda olduğu gibi Tevrat'ta delillerim görmekle gerçek îmâna yakın bilkuvve hâsıl olan îmâna bedel küfrü almakla olur- bu tekrar, mevzuun başlığını değiştirerek hükmün illetini beyân etmek suretiyle hükmü açıklamak ve tekid etmek içindir. Zira burada zikredilen satın alma, bu fiillerinin zararının sadece kendi nefislerine ait olduğunu, başkasına geçmediğini sarahatle belirtmektedir. Bu ifâde (îmana karşılık küfrü satın alma), küllî hüsranın ve ebedî mahrumiyetin sembolü olup onların akıllarının zayıflığına ve fikir yoksunu olduklarına delâlet eder. Şu hâlde Allahü teâlâ'nın dostlarına zarar vermek gibi kuvvetli hazım, ağır fikir ve sağlam tedbk gerektiren bir işi nasıl başarabilirler! Oysa Allah'ın dostlarının savunması, (Yahudî Semuel b. Adya'nın kalesi) el-Eblekül-Ferd kalesinden ve havadaki kartaldan daha muhkemdir.

2- Eğer burada îmâna karşılık küfrü satın alanlardan murad, yalnız yukarda sözü geçen fırkalar değil de genel anlamda hem onlar, hem de diğer kâfirler ise; îmana karşı küfrü satın almak da kâfirlerin, vahy-i nâtıkı (konuşan vahyi) gördükten, âfak ile enfüste (hariçte ve dahilde) mevcud delilleri takdir ve tefekkür ettikten sonra kendilerinde hâsıl olan istıdad, îmânın kendisi gibi kabul edilir ve bunun yerine küfrü benimsedikleri şeklinde yorumlanırsa; bu cümle, mâkabknin mefhûmunu açıklamış olur. Bu da, külk kaidelerin, içerdiği cüz'î hükümleri açıklaması kabilindendir.

3- Bazı tefsir çilere göre, önceki âyette bahsi geçen küfre koşanlardan maksad bütün kâfirler;

Bu âyetteki îmâna karşılık küfrü satın alanlardan maksad da, münafıklarla Yahudîlerdir.

Ancak bu görüş, zikredilen nükteleri taşımadığı gibi, Kur’ân'ın yüce şânına lâyık da değildir. Çünkü belirtilen anlamda küfre koşmanın, nehyinden de anlaşıldığı gibi, Resûlüllah'a üzüntü ve kaygı sebebi olması, ancak küfre koştukları bilinen kâfirler hakkında tasavvur edilebilir. Hâlleri biknmeyen uzak yerlerdeki kâfirler için bu hiçbir anlam ifâde etmez.

Tefsir âlimleri derler ki; câri olan âdete göre, bir malı satın alan kimse, o alış-verişten kârlı çıktığı zaman akidden memnun olur ve o malı elde ettiğine sevinir. Zararlı olduğu zaman ise, bu alış-verişten elem duyar. İşte bunun gözetilmesi için, onların azabı elem verici olarak vasıflandırılmıştır.

177 ﴿