194

"- Ey Rabb'ımız! Bize Resullerine va'dettiklerini ver ve bizi kıyamet günü rezil rüsvay etme! Şüphesiz ki Sen, va'din (verdiğin söz)den dönmez (hulfetmez)sin."

A- "- Ey Rabbimiz (Rabbena)! Bize Resullerine va'dettiklerini ver."

Burada da, gerçek mü'minlerin, bundan önceki dualarına ilâve başka hır duaları daha hikâye ediliyor. Bu duâ, öncekinden sonra zikredilmiştir. Çünkü bezemek ve süslemek (tehliye), tahliyeden sonra gerçekleşir. Yani önce günahların affı, daha sonra güzel nimetlerle bezenme sözkonusudur.

Nidanın tekrar edilmesi, daha önce mükerreren anlatılan sebeplere mebnidir.

Va'tiedilenler de mükâfatlardır. Verilmesi istenen mükâfatlardan anlaşılması gereken şunlardır:

- Peygamberleri tasdik ve ona îmân etmemize karşılık bize va'dedilen mükâfatlar,

- Peygamberlerin kendi lisan la rıyla bize va'dettikleri mükâfatlar,

- Allah'ın Peygamberlerine indirdiği vahiy ile bize va'dettiği mükâfatlar,

- Allah'ın Peygamberleri aracılığıyla bize va'dettiği mükâfatlar,

Münâdî yalnız Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dır. Fakat Peygamberler "a'lâ rusukke" şeklinde çoğul olarak vârid olmuştur. Çünkü Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)in, özellikle tevhide ve İlâhî dinlerin ittifak ettiği konulara ilişkin daveti, bütün Peygamberlerin daveti anlamındadır. Bu itibârla Peygamberimiz'i tasdik etmek, bütün eski Peygamberlerimi de tasdik olur. Bunun aksi nasıl olabilir ki, Allahü teâlâ, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) e îmân etmeleri hususunda onlardan kesin söz almıştır. Nitekim bir âyette meâlen şöyle buyurulur:

"Hani Allah, bütün Peygamberlerden şöyle bir mîsak almıştı:

"- Andolsun ki Ben, size Kitab ve hikmet verdikten sonra beraberinızdeki (Kitab ı) tasdik edici bir Resul geldiğinde ona muhakkak îmân ve yardım edeceksiniz."

"- ikrar ettiniz mi ve Benim bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?"

Onlar da:

"- ikrar ettik." dediler. Allah:

"- O hâlde şâhid olun; Ben de sizinle beraber sahici olanlardanım" dedi." (Âl-ı İmran 3/81)

B- "...Ve bizi kıyamet günü rezil, rüsvay etme."

Mü'minler, Allahü teâlâ'nın:

" Allah'ın Peygamberini ve onunla beraber olan mü'minleri rüsvay etmeyeceği (utandırmayacağı) o gün..." (Tahrim 66/8) âyetindeki va'dini hatırlatmak istercesine tazarru etmişler ve kıyamet günü, Peygamberlerin beraberindeki mü'minler zümresine dahil olmak umuduyla, onlarla beraber olduklarını açıklamışlardır.

C- "Şüphesiz Sen, va'din (verdiğin söz)den dönmez (hulfetmez)sin."

Bu, mü'minlerin, dualarında yaptıkları tesbitlerin illetidir.

Bu dualar ile bunların zımnında ifâde edilen tevazu ve yalvarış, onların, verilen va'din yerine getirilmemesinden değil, fakat hâllerinin değişmesi ve akıbetlerinin kötü olması sebebiyle o kutlu zümreye dahil olmamaktan korktukları içindir. Binâenaleyh bu sözlerin veya bu duâ ve niyazın amacı, mevcut iyi hâllerinde sebat ya da kullukta ve huşudaki kemâldir.

"Mîâd", va'd demektir.

İbn Abbâs (radıyallahü anh)a göre miâd, ölümden sonra diriltilmektir. Cafer el-Sadık (radıyallahü anh)’a göre:

"Bir kimse, bir durum karşısında korku ve endişeye düştüğünde beş kere bu âyet-i kerîmeyi okursa, Allahü teâlâ, onu o korktuğundan kurtarır ve dilediğini ona verir.

194 ﴿