196

"(Resûlüm), kâfirlerin belde belde dolaşmaları seni aldatmasın."

Bundan önce, mü'minlere verilen mükâfatların güzelliği beyân edilmişti. Şimdi burada kâfirlere verilen dünyevî imkânların, ebedî hayâta bir katkı sağlamadığı, çirkin ve değersiz, sonunun da kötü olduğu açıklanıyor.

Bu hitab, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) dir. Bundan amaç, tıpkı, " O hâlde hakkı yalanlayanlara boyun eğme!" (Kalem 68/8) âyetinde olduğu gibi, Peygamberimizi (sallallahü aleyhi ve sellem), bulunduğu hâl üzerindeki sebat aşkını daha da alevlendirmektir.

Yahut bundan murad, mü'minleri bundan nehyetmektir. Nitekim çoğu kez hitab kavmin sözcülerine ve reislerine tevcih edikrken asıl maksad, onların çevrelerinde bulunan kabil-i hitab herkesdir. Buna göre âyetin ifâde ettiği nehiy, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) in şahsında bütün mü'minler içindir.

Yani ey Resûlüm! Kâfirlerin içinde bulunduğu refaha, yüksek hayât seviyesine balana; onların kazançlarında, ticâretlerinde ve ziraatlerindeki zahirî bolluk seni aldatmasın, şaşırtmasın!

Rivâyete göre, bazı mü'minler, müşriklerin müreffeh ve rahat hayâtını görüp:

"- Allahü teâlâ'nın düşmanları görüyomz ki nimetler içinde yaşıyorlar. Biz ise açlıktan, yokluktan kırıldık -"- İnne ea'dâe-llâhi teâ'lâ fîma nera mi-ne'l-hayri vekad helekna mine'l-cûi' ve'l-cehd." dediler.

İşte bunun üzerine bu âyet-i kerîme nazil oldu.

196 ﴿