2"Yetimlere mallarını verin; temiz (tayyib)i, murdar (habîs) ile değiştirmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Şüphesiz bu, büyük bir vebaldir." A- "Yetimlere mallarını verin." Bundan önce takva emri mükerreren zikredildikten sonra burada da, takvaya konu olan emirler ve nehiylerin zikrine geçilmektedir. Burada yetimlerle ilgili hükümlerin öne alınması, onlara son derece ilgi gösterildiğini ortaya koymak ve bir de, yetimlerle ilgili hükümlerin, bundan önce zikredılen akrabalıkla ilgili olduğu içindir. Çünkü hitab, yetimlerin yeklerine ve vasilerine müteveccihtir. Yetim, babası ölmüş kimse demektir. Bu tarif, babası ölmüş büyüklere de yetim denilebileceğini gösteriyorsa da, yetim sıfatı, örfe binaen küçüklere tahsis edilmiştir. Peygamberimiz in: "Bulûğ çağından sonra yetimlik yoktur."şeklindeki hadisi ise, yetim lafzının mânâsını tâyin için değil, fakat şer'î hükmünü anlatmak içindir. Yani bulûğ çağından sonra yetimlik hükmü uygulanmaz. Yetimlerin mallarını kendilerine vermekten maksad, muhatabların ihtiraslarını kesmek, onların kapan ellerini geri çevirmek, yetimlerin malları, sâlimen kendi ellerine geçinceye kadar kötü bir teşebbüse uğramalarını önlemektir: Nitekim temizi, pisle değiştirmenin ve yetim malım yemenin nehyedilmesinden de anlaşılması gereken budur. Yoksa burada kastedilen, yetimlerin mallarını bifıil kendilerine vermek değildir. Çünkü geri verme mükellefiyeti, 6. âyette ifâde edildiği üzere, yetimlerin bulûğ çağına ermeleri ve rüşdlerinin sabit görülmesi şartına bağlıdır. Bu mânâ mecazî olup şunu bildirmek içindir: Yetimlerin mallarını yöneten veli ve vasilerin bütün amaçları, zamanı geldiğinde bu malları kendilerine zararsız olarak ulaştırmak olmak dır; yoksa mücerret mallara ilişmemek değildir. İmdi, yetimlerden murad, - ya küçüklerdir; nitekim akla ilk gelen de budur. Buna göre bu emir, yetimlerin mütevelksi olan velilere ve vasilere yöneliktir. Bu hükmün, âyetin nüzulü sırasında bulûğa ermiş olanlara da şamil olması, sarahaten değil, fakat delâletendir; - ya da âyetin nüzulü sırasında yetim olanları da, bulûğa ermiş olanları da kapsayacak şekilde mecazî bir mânâ ile, kısmen yetim sayılanlardır. Buna göre emir, mutlak olarak her iki fırkanın velilerine de şamil olup onlara, yetimlerin mallarını korumak ve onları zayi etmekten sakınmak yükümlülüğünü getirmektedir. Bulûğ çağma eren yetimlerin mallarını bilfiil onlara vermek ise, bundan sonra gelecek emrin konusudur. Bir görüşe göre ise, burada yetimlerden maksad, küçüklerdir; mallarını vermekten maksad da, gelecekte reşîd olduklarında mallarını kendilerine iade etmektir. Bir görüşe göre de, yetim ismi, yetimlik devresine yalan olmaları hasebiyle, yeni bulûğa ermiş olanları da kapsayacak şekilde geniş mânâda kullanılmıştir. Bunun amacı da velileri, yetimler bulûğa erer ermez, daha yetimlik vasfı kalkmadan mallarını kendilerine vermeye teşvik etmektir. Buna göre vermek, bil fiil vermek anlamındadır. Ancak bundan sonra gelecek "Yetimleri nikâh çağına ulaşıncaya kadar deneyin." (Nisa 4/6) ifâdesi, bu iki tefsire (yetim kelimesini büyükleri de kapsayacak şekilde yapılan iki tefsire) mânidir. Çünkü burada emredilen verme, bu iki görüşten anlaşıldığı gibi, yalnız vaktinin tâyini veya şartının beyânı değil, fakat doğrudan doğruya verme mükellefiyetidir. 1- Yetim, vasfını, - mecazî mânâda, tağkb (hakikî mânâya bakıp onu galip kılmak) yoluyla hem büyüklere hem de, küçüklere; 2- verme mükellefiyetini de, - hemen şimdiye veya geleceğe; 3- hitabı da, - her iki fırka yetimlerin velî veya vasilerine teşmil etmek, "veliler, bulûğa eren yetimlere mallarını, hemen; henüz bulûğa ermemiş olan yetimlere de, reşîd olduklarında vermeye memurdur" şeklinde yorumlamak açık bir zorlama olur. Bu itibârla en münasip mânâ, yukarıda anlatıldığı gibi, yetimlerin mallarını vermekten amaç onların mallarını zarara uğratmamaktır. Nitekim burada "itâ / verme" fiili kullanılmışken, 6. âyette gelecekteki bilfiil verme için "def " fiilinin kullanılması da buna işarettir. Yetimler kelimesinden ister küçükler kastedilsin, ister yukarıda belirtildiği gibi, bu büyüklere de teşmil edilsin, bu gerçek değişmez. Rivâyet olunuyor ki, Gatafan kabilesinden bir adamın yanında, kardeşinin oğluna âit büyük miktarda mal varmış. Çocuk bulûğa erince malını istemiş, fakat amcası vermemiş. O sırada bu âyet nazil olmuş. Adam bu âyeti duyunca: "- Allah'a ve Resulüne itaat ettik. O büyük günahtan Allah'a sığınırız / Eta'na-llâhe ve eta'ne'r-resûle neû'zü billahi mine'l-hühi'l-kebîr" demiş. Bu rivâyet de bu mânâya mâni değildir; çünkü sebebin hususi oluşuna değil, fakat lafzın umumiyetine bakılır. B- "Temiz (tayyib)i, murdar (habis) ile değiştirmeyin." Bundan önce, yetimin malını mutlak olarak almak zımnen nehyedilmişti. Şimdi burada özel bir şekilde nehyediliyor. 1- "Habis / pis, murdar" ve "tayyib / temiz" den murad, eğer haram ve helâl ise, burada nehyedilen, mutlak olarak, kendi malını yetimin malı ile değiştirmektir. Nitekim ilk Tefsir âlimlerinden Ferrâ ile Zeccâc böyle demişlerdir. 2- Diğer bir görüşe göre ise, yani siz, helâl olan kendi mallarınızı bırakıp da yetimlerin mallarından haram yemeyin, demektir. Buna göre, nehyedilen, hakikaten veya hükmen yelimin malı olan bir şeyi kendi malı yerine yemektir. 3- Bir başka görüşe göre de nehyedilen, muhafaza etmesi gerektiği hâlde yetimin malına göz dikmektir. Bu mânâlardan hangisi olursa olsun, bu malların temiz ve habis olarak tavsifi, yetim malını almaktan nefret ettirmek, kendi malını yemeyi teşvik etmektir. Eğer habis ve temiz mallardan murad, kötü ve iyi mallar ise, o takdirde âyette yasaldanan, onların yaptıkları gibi, yetimin iyi malını alıp kendi kötü malını onun yerine koymaktır. Tabiînden Said b. el Müseyyeb, İbrâhîm e'n-Nehaî, Zührî ve Süddî, bu âyeti böyle tefsir etmişlerdir. Özellikle bu muamelenin zikredilmesi ise, bunun bir nevi âdet hâline gelmesidir; yoksa diğerleri mubah olduğu için değildir. "Temizi habis ile değiştirmeyin, tebdil etmeyin" şeklindeki ifâde, bize şu hakikati bildirir: Yetimlerin velileri, - bütün mübadelelerde kendi menfaatlerini değil, yetimlerin menfaatlerini gözetmeli, - yetimlerin gerek mal, gerekse bedel olarak taraf oldukları akitlerde, onlardan menfaat sağlamak değil, onlara menfaat sağlamayı amaç edinmelidir. C- "Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin." Burada da, muhatablarm yap agel dikleri başka bir cürüm nehyedilmekte-dir. Yani yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin. Çünkü sizin mallarınız size helâl, onların malları size haramdır. Ancak yetimin velisi, fakir olduğu takdirde emsal bir ücret alması, bundan müstesnadır. Ç- "Şüphesiz bu büyük bir vebaldir." Yetimlerin mallarını yemek, küçük değil fakat büyük günahlardandır. |
﴾ 2 ﴿