22"Babalarınızın nikahlamış oldukları kadınlarla evlenmeyin. Geçmişte olanlar başka.. Çünkü o, gerçekten bir hayâsızlık ve iğrenç bir şeydi. O ne fena bir yoldu!" A- "Babalarınızın nikahlamış oldukları kadınlarla evlenmeyin." Burada, nikâhı haram olan ve olmayan kadınların beyânına mübaşeret ediliyor. Bu nikâhın, bundan sonra gelecek âyette zikredilen muharremâtın (haram olanlar) arasında değil de, burada ayrı olarak zikredilmesi, zecrim (yasağını) ağırlaştırmak içindir. Zira Câhiliye devri Arabları, bu nikâhta ısrarlı idiler. İbn Abbâs (radıyallahü anh) ve müfessirlerin cumhûru diyorlar ki: "Câhiliye devri insanları, ölen babalarının zevceleri ile evleniyorlardı; bu âyetle bundan nehyolundular / Kâne ehlü'l-cahiliyyeti yetezevvecûne biezvacı âbâihim fenühû a'n zâkk." Âyetteki "âbâüküm — babalarınız" ifâdesi, mecazî olarak büyük bababları veya dedeleri de kapsar. Böylece babaların evlendikleri kadınların nikâhlarının haram olması (hürmeti), hem nass, hem de icmâ ile sabittir. Eğer babaların nikâhı sahih ise, bu hürmetin (haramlığın) isbatı için yalnız nikâh yeterlidir. Eğer nikâh fâsid ise, bu hürmetin isbatı için: - ya cinsî ilişki, - ya da şehvetle öpmek ve dokunmak gibi cinsî ilişki hükmünde sayılan bir fiil lâzımdır. Esasen fâsid nikâhta hakikatte hürmeti isbat eden bu fiillerdir. Şöyle ki: Biz Hanefîlere göre, şehvede öpmek ve dokunmak gibi fiiller, - mülkiyet yoluyla cariyelerde - haram olarak hür kadınlarda gerçekleşmiş ise, bu kadınların evlâda hürmeti (haramlığı) sabit olur. Şâfûlere göre ise, haram olarak (mülkiyetsiz ve nikâhsız olarak) gerçeklesen o fiillerle sabit olmaz. Akıl sahibi olmayanlar için kullanılan "mâ" (o kadınlar ki..) harfinin "men" yerinde tercih edilmesi kadınların zâtı itibarıyla değil vasıfları (nikâhları) itibariyledir. B- "Geçmişte olanlar başka. Çünkü o, gerçekten bir hayâsızlık ve iğrenç bir şeydi. " Bu istisna, tahrimı daha da ağırlaştırmak içindir. Çükü bu ifâdede hüküm, imkânsız olan bir şeye tâlik edilmiştir. Bunun mânâsı şudur: "Babalarınızın zevceleri ile evlenmeyin, ancak o zevcelerden ölenler müstesna." Bu ifâde tarzından maksat, ibaha (mubah kılma)yolunu külliyen kapamaktır. Bunun bir benzeri de A'raf (7) sûresinin 40. âyetidir. Şöyle ki: "Ayetlerimizi tekzib edenler ve onlara karşı büyüklük taslayanlar (tekebbür edenler) var ya; gök kapıları onlar için açılmaz ve onlar, deve iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler." Bir görüşe göre de âyetin mânâsı şöyledir: "Babalarınızın nikahladıkları kadınları nikahlamayın; çünkü o, şüphesiz ukubet (azab)i mûcibtir; Ancak cahiliye döneminde geçenler müstesna; çünkü o, şüphesiz bağışlanmıştır." Bir görüşe göre de, bu istisna "munkatı' istisna" dır (zaten dahil olmayan bir şeyi istisna etmektir). Yani bu tür eski evliliklerden dolayı muâhaze yoktur, demektir; yoksa bu eski evlilıkler müsellemdir, demek değildir. Ancak âyetin "Çünkü o, gerçekten bir hayâsızlık ve iğrenç bir şeydi." cümlesi, bu iki görüşe mânidir. Zira bu cümle, bu yasağın illetidir. Yasaklanan o evliliğin, - son derece çirkin ve iğrenç (ğayete'l-kubh)olduğunu, - Allahü teâlâ'nın hükmünde ve ilminde her zaman şiddetli gazab (cşedde'l- buğz)ı mûcib bu sıfatı taşıdığım, - bu evlilik için hiçbir ümmete ruhsat verilmediğini beyân eder. Bu ihbarla, geçmiş bu tür evlilikten dolayı muâhaze olmadığı şeklinde hafifletici bir ifâdenin, bu yasak emri ile illeti arasına girmesi hiç de uygun düşmez. C- "O, ne fena bir yoldu !" Eski ümmetler de, asırlar boyunca her ülkede durmadan bu evliliğin iğrençliğini anlatmışlardır. Bu çirkinliğin şer'an, aklen ve örfen üç mertebesi vardır. Ve Allahü teâlâ, bu evliliği bu üç mertebe çirkinlikle vasıflandırmıştır. Nitekim, "Fahişe /haya sizlik" kelimesi, çirkinliğin aidi mertebesini, "Makten / iğrenç" kelimesi çirkinliğin şer'î mertebesini, "Ve sâe sebîlâ / O, ne de kötü yoldu" ifâdesi de, çirkinliğin örf ve âdet mertebesini temsil eder. Bir şeyde bu üç unsur bir araya gelince, artık o, çirkinliğin son mertebesine varmış olur. |
﴾ 22 ﴿