23"Size anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız haram kılındı. Eğer üvey kızlarınızın anneleriyle birleşmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden olan oğullarınızın karıları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi cem'etmeniz size haram lalındı. Ancak geçmişte olanlar başka... Şüphesiz Allah, Gafurdur, Rahîynı'dır." A- "Size anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları." Tabiî ki burada maksad, - onların zâtlarının talırim edildiğini beyân değil, - fakat nikâhlarının ve nikâhın amacı olan faydalanma (temettü)nin hürmetini, - nikâh mülkiyetine girmeleri nin imkânsızlığını, - nikâh konusu olamayacaklarını belirtmektir. Âyette zikredilen mahremlerden köle edinilmeleri caiz olanların, kölelik mülkiyeti sebebi ile kadınlıklarından faydalanmanın hürmeti (haramlığı) âyetin sibak ve siyakı ile değil (l), fakat delâleti ile sabittir. İstitraden şunu belirtelim ki köle edinilmeleri caiz olanlar mahremiyetleri akrabalık sebebine dayanmayanlardır. Mahremiyeti akrabalık sebebi ile olanlar, köle edinilemezler; mahrem akrabaları tarafından satın alınan köleler, satın alındıkları anda hürriyetlerini kazanırlar. Hem nikâhta, hem de kölelik mülkiyetinde sebep birdir. Bu onların kadınlığının mülkiyete konu olmamasıdır. Ancak onların kadınlığınm mülkiyete konu olmaması, nikâh akdinin hürmetini ve bu akdin hükmünün onlar hakkında uygulanmamasını gerektirmekle beraber kölelik mülkiyetinin gerçekleşmesini ve onun sebebi, olan akdin veya akid yerine geçen muamelenin hürmetini re'sen gerektirmez. Çünkü aslında kölelik mülkiyetinin konusu, nikâh mülkiyetinde olduğu gibi kadınların kadınlığından istifâde değildir. Onun içindir ki bu konunun adem-i mecudiyeti sebebiyle mülkiyet gerçekleşmemiş olmaz. Oysa nikâh mülkiyetinde konu kadınların kadınlığıdır. Bu unsur mevcud değilse nikâh mülkiyeti kesinlikle gerçekleşmez. Kölelik mülkiyetinde ise mülkiyet konusu (kadın veya erkek) her kölede bulunan rakabe (boyun tasarrufu.)dir. Binâenaleyh bu unsurun mevcudiyeti sebebiyle, kaçınılmaz olarak o mülkiyet de gerçekleşir. Âyette zikredilen akrabalarda olduğu gibi, nikâhın hürmetinin sebebi, sadece nesebi akrabalık olan kimselerde, o kimselerin köle olup da bu akarabaları tarafından satın ahnmaları hâlinde, hürriyetlerine kavuşacaklarından kölelik mülkiyeti kalkmış, sona ermiş olur. Ama nikâh hürmeti, nesebi akrabalık sebebine dayanmayan diğer mahremlerde kölelik mülkiyeti, bütün şer'î hükümleri ile beraber baki kalır. Fakat cinsel ilişkinin helâl olması, bu hükümlere dahil olmadığı için gerçeklesmemesinde bir zarar yoktur. Nitekim bu mahremlerin Mecûsî cariyeler olması hâlinde hüküm böyledir. (Yani onlarla cinsel ilişki kurulamaz.) Nikâhları haram kılınmış olan anneler kavramı, ne kadar uzak olursa olsun, bütün nineleri kapsar. Kızlar, ne kadar uzak olursa olsun, o erkeğin bütün kızlarını ve torunlarını içine alır. Kızkardeşlere gelince; bu hürmet öz, baba bir, ana bir bütün kızkardeşleri kapsar. Amme/hala, kendi babası ile senin babanın babası aynı kişi olan kadındır. Halet/teyze de, kendi annesi ile senin annenin annesi aynı kişi olan kadındır. Bu da, yalan ve uzak hala ve teyzelere şamildir. Erkek ve kız kardeş kızları kavramı da, yakın olanları da, uzak olanları da kapsar. B- "Sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz." Allahü teâlâ, süt emmeyi de neseb mertebesine (menzilete'n-neseb) çıkarmış, ona da neseb hükmünü vermiştir. Öyle ki, süt emziren kadın, süt anne; süt emzirilen kız da süt kız kardeş olarak isimlendirilmişlerdir. (Mahremiyet olarak onların hükmünü almışlardır.) Yine süt annenin kocası, baba ve süt annenin ana-babası da, dede ve nine, süt annenin kız kardeşi de, teyze olarak isimlendirilmişlerdir. (Mahremiyet olarak onların hükmünü almışlardır.) İster süt emmeden önce doğmuş olsun, ister sonra doğmuş olsun, süt annenin kocasının başka zevcelerinden olan çocukları da baba bir kardeş ve baba bir kız kardeş olarak vasıflandırılırlar. (Mahremiyet olarak onların hükmünü alırlar.) Yine süt ananın annesi, nine hükmünü ve onun kız kardeşi de teyze hükmünü alırlar. Süt annenin bu kocasından olan bütün çocukları da, bu süt çocuğunun ana-baba bir kardeşlerininin ve kız kardeşlerinin hükümlerini alırlar. Süt annenin başka kocasından olan çocukları da, bu süt çocuğunun ana bir kardeşleri ve kızkardeşleri olurlar. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: "Neseben nikâhları haram olanlar, redaat (süt emme) sebebiyle de nikâhları haram olanlardır / Yahrumu minc'r-redâi' ma yahrumu mine n-neseb." Neseben nikâhları haram olan herkesin, sütten de haram olması, genel bir hüküm olup her halü kârda genelliği geçerlidir. Bir kimsenin; - baba bir kardeşinin annesi, - oğlunun ana bir kız kardeşi, - oğlunun annesinin annesi, - baba bir amcasının annesi, - baba bir dayısının annesi, hürmetleri (haram olmaları) nesep cihetinden olmadığı için genel kaideyi bozmuş olmaz. Zira bunlar, süt cihetinden oldukları zaman haram olmazlar fakat onların hürmeti, musahere (evlilik akrabalığı) cihetin dendir. Nitekim malum olduğu üzere: - birincisi (baba bir kardeşinin annesi), kendi babasının zevcesidir; - ikincisi (oğlunun ana bir kız kardeşi) de, zevcesinin kızıdır; - üçüncüsü (oğlunun annesinin annesi) de, zevcesinin annesidir; - dördüncüsü (baba bir amcasının annesi) de, sahih dedesinin zevcesidir; - beşincisi (baba bir dayısının annesi) de, fâsid dedesinin zevcesidir, (Fâsid dede, iki kadın arasında bulunan bir erkektir) B- "Karılarınızın anneleri." Radaet (süt emme) cihetinden nikâhları haram olanlar belirtildikten sonra burada musahere (evklik akarabalığı) cihetinden nikâhları haram olanların açıklanmasına giriliyor. Buradaki eşlerden (kadınlardan) murad, mutlak olarak nikahlanmış olanlardır. İster kendileriyle cinsel ilişkiye girilmiş olsun, ister olmasın. Ulemânın cumhûrunun görüşü böyledir. Rivâyet olunuyor ki, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir kadınla evlenmiş ve onunla cinsel ilişkıde bulunmadan boşamış bir zât hakkında şöyle buyurmuştur: "O kadının kızı ile evlenmesinde bir sakınca yoktur; ama onun annesiyle evlenmesi helâl olmaz." Ömer (radıyallahü anh) ile İmran b. Hasîn (radıyallahü anh) den rivâyet olunduğuna göre: "Zevcenin annesi, nikâh akdiyle haranı olur." Tabiînden Mesrûk'tan rivâyet olunduğuna göre: "Zevcenin annesi nikâhtan azade kılınmiştır; siz de onu azade kılın." Abdullah İbn Abbâs (radıyallahü anh) tan rivâyet olunduğuna göre: "Allahü teâlâ'ın mübhem (mutlak olarak) zikrettiğim siz de öyle kabul edin." Ancak rivâyete göre Abdullah b. Abbas (radıyallahü anh), Ali, Zeyd b. Sabit (radıyallahü anh), Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh), Abdullah b. Zübeyir (radıyallahü anh), âyetin bu cümlesini "ellâti dehaltüm bi hine / o eşleriniz ki, onlarla cinsel ihşkide bulundunuz..." ilâvesiyle okumuşlardır. Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh) tan bu konuda iki rivâyet gelmiştir. Said b. el Müseyyeb'in Zeyd b. Sabit'ten rivâyetine göre: - Bir kimse cinsel ılişkide bulunmamakla beraber zevcesi, kendi nikâhında iken vefat eder o da onun mirasını aldıktan sonra ölen karısının annesi ile evlenmeye kalkarsa bu haramdır. - Ancak, zevcesi ile cinsel ilişkide bulunmadan onu boşarsa, dilerse, annesi ile evlenebilir. Bu görüş, zevcelerin annesinin nikâhı konusunda ölümü, cinsel ilişki yerme ikame etmektedir. Nitekim mehir ve ıddet konularında da ölüm, onun yerine kaim olmaktadır. Nikâhlı zevcelerin annelerinin hükmü, - her hangi bir veçhile kendileri ile cinsel ilişkide bulunulan, - şehvetle dokunulan, - hürmeti mûcib benzer bir fiile (edep yerine bakmak gibi) mâruz kalan kadınların anneleri için de geçerlidir. Âyetteki annelerin hükmü yukarıda zikredildiği veçhile süt analara ve ninelere de şamildir. C- "Kendileriyle birleştiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızları rebîbeler)nız haram kılındı." Bir kimsenin karısının başka kocasıdan olan kızına "rebîbe", oğluna da "rebîb "denir. Değişmez bir kaide olmasa Via, üvey baba, kendi öz evlâdı gibi onu besleyip büyüttüğü için bu isim verilmiştir. Genellikle bu kızlar, annelerinin terbiyesinde ve üvey babalarının himayesinde bulunurlar. Bu üvey kızların, üvey babaları tarafından onların himaye ve terbiyesinde beslenip büyütülmeleri, onların şefkatine muhtaç ve kendi öz çocukları gibi olmaları böyle bir muamele görmelerini gerektirir. Yoksa bu vasıf, hürmetin (haram olmanın), onların, anneleri ile yapılan evlilik sırasında küçük olup bilfiil üvey babalarının kucaklarında büyümeleri kaydına bağlı olduğunu ifâde etmek için değildir. Fakat Ali (radıyallahü anh) den gelen böyle bir rivâyet vardır ve (imam) Davud el-Zahirî de bu görüşü benimsemiştir. Ancak ulemânın cumhûrunun görüşü, evvelce zikredilendir. "Min-nisâikümü-llâti dehaltüm bıhınne / kendileriyle birleştiğmız eşlerinizden" ifâdesi, kesinlikle şart bildiren bir kayıtür. Bunun aksini iddıâ eden görüş ise, daha önce zikredilen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) in hadisine (bir kimse, bir kadınla evlenip de onunla cinsel ilişkiye girmeden onu boşarsa, onun başka kocasından olan kızı ile evlenmesinde bir sakınca yoktur) ve âlimlerin cumhûrunun itti falana ters düşer. Ç- "Eğer üvey kızlarınızın anneleriyle birleşmemışseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur." Eğer onlarla daha önce hiçbir veçhile (nikâhla veya nikâhsız) cinsel ilişkide (vaya şehvetle dokunmak, edep yerine bakmak gibi onun hükmünde olan bir muamelede) bulunmamışsanız, üvey kızlarınız olacak kızlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Âyetin bu ifâdesi, daha önceki cümleden zımnen anlaşılan bir hükmü açıkça anlatmaktadır. D- "Sulbünüzden olan oğullarınızın karıları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi cem'etmeniz size haram kılındı." Zevceye "halile-çoğulu: halâil "denmesi, kendi kocasına helâl olduğu, yahut kocasının mahalline (mekânına) hulul ettiği (düştüğü) içindir. Bir görüşe göre de, karı-koca birbirlerinin eteklerini hillettikleri (çözdükleri) içindir. Sulbî oğulların zina ettikleri, yahut şehvetle dokunmak ve benzeri gibi hürmet bakımından cinsel ilişki hükmünü taşıyan bir muamelede bulundukları kadınlar da, bu hususta onların nikâhk karıları hükmündedir. "Ebnâikümü-llezîne min aslâbiküm / sulblerinizden olan oğullarınız" kaydı, evlat edinilmiş olanları bu hükmün kapsamı dışına çıkarmak içindir. Oğulların oğulları ve süt oğullar ise, dereceleri ne kadar uzak olursa olsun, sulbî oğullar hükmündedirler. İki kız kardeşi bir arada nikahlamak da haramdır. İki kız kardeşin bir kişinin nikâhı altında toplamak yasaklanmıştır. Ancak kölelik mülkiyeti altında toplamak mümkünse de bunda dahi, iki kızkardeşle de cinsel ilişkide bulunmak, delâlet yoluyla hürmet (haramlık) kapsamındadır. Çünkü ikisinin (nikâh ile köle mülkiyetinin) de sebebi aynıdır. Bir de Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: "Allah'a ve âhiret gününe îmân eden kimse, erlik suyunu iki kızkardeşin rahminde toplamasın — Men kâne yü'mınü billahi ve'l-yevmi'l-âhnri felâ yecmea'nne mâehu fi rahmi uhteyn." (İki kız kardeşi de yanında tutup bu fiili ikisiyle yapmasın.) İki kızkardeşi kölelik mülkiyetiyle bir araya getirmek, nikâh anlamında değildir. Çünkü nikâhtan amaç mutlaka cinsel ilişkidir; kölelik mülkiyetinde ise böyle değildir ve mutlaka cinsel ilişki gerektirmez. İşte bundan dolayıdır ki, Mecûsî bir cariyeyi satın almak caizdir; fakat onunla evlenmek caiz değildir. Hattâ eğer bir kimse, iki kızkardeş cariyeden biri kendisine haram olmadan ikisiyle birden cinsel ilişkide bulunması helâl değildir. Keza eğer bir kimse, cinsel ilişkide bulunduğu cariyesinin kızkardeşi ile evlense, ikisinden biri bir veçhile kendisine haram olmadan diğeri kendisine helâl olmaz. Çünkü nikâh edilen de, kendisiyle cinsel ilişki kurulmuş hükmündedir. Bu itibârla cinsel ilişkide ikisini birleştirmiş sayılır. Hürmetin, - iki kızkardeşi bir araya getirme fiiline dayandırılması, - âyetin mevcut ifâdesi yerine, "zevcelerinizin kızkardeşleri size haram kılındı" denmemesi ve bu suretle yasağın kızkardeşlerden ikincisinin nikâhına isnad edilmemesi, - bundan önce zikredilen muharrematta olduğu gibi, bu hürmetin de ebedî olduğunu ifâde etmekten sakınmak içindir. İki kızkardeşi birden almak hükmü, bir kadın ile onun halası gibi (birinin erkek diğerinin de kadın farz edilmesi takdirinde nikâhları caiz olmayan) yakını bir kadını birden almaya da şamildir. Çünkü iki kızardeşi birden almanın haram olmasının sebebi, Allah Teâla'nın emir buyurduğu sıla-ı rahmi kesme sonucunu doğurmasıdır. Ve bu sakınca, anılan evliliklerde de mevcuttur; hattâ ziyadesiyle mevcuttur. Zira hala ve teyze, anne mertebesinde sayılır. Bu itibârla Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). in: "Bir kadın, ne halasının üstüne, ne teyzesi üstüne, ne erkek kardeşinin kızı üstüne, ne de kız kardeşinin kızı üstüne nikâh edilemez. Büyük küçük üstüne, küçük de büyük üstüne nikâh edilemez."hadisi, bu âyeti tefsir eden bir beyân kabilindendir; yoksa farklı bir hüküm beyânı değildir. Bir görüşe göre ise bu hadis meşhur olduğundan, âyette olmayan ilâve bir hüküm ifâde edebilir. E- "Ancak geçmişte olanlar başka... Şüphesiz Allah, Gafûr'dur, Rahîym'dir." Daha önce câhiliye devrinde olanlar geçmiştir; ondan dolayı muâhaze olunmayacaksınız. Bu cümlenin, tekit ve kuvvet katmak için olduğunu söylemeye imkân yoktur. Çünkü ondan sonraki cümle, bu istisnanın illetidir. Tabiînden Ata ve Süddî diyorlar ki: "Yani geçmişte Yakub (aleyhisselâm) un yaptığı evlilik müstesna. Zira rivâyet olunuyor ki o, Yahuza'nın annesi Leyâ ile onun kızkardeşi ve Yûsuf'un annesi Rahil'i nikâhında bir araya getirmişti. " Ancak ifâde edilen illet buna müsait değildir. Çünkü Yakub (aleyhisselâm) un yaptığı evlilik kendi şeriatinde helâl idi. İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: "Câhiliye insanları, Allah Teâla'ın evlilikte haram kıldıklarını haram sayıyorlardı; yalnız babanın zevcesi (üvey anaları) ile iki kızkardeşi birden almayı haram saymıyorlardı." Hişam b. Abdullah'ın (ölm.817) rivâyetine göre Muhammed b. Hasen (ölm.804) şöyle demiştir: "Câhiliye devri insanları, bütün bu muharramâtı (nikâhları haram olan kadınları) biliyorlardı; yalnız iki tanesi müstesna: - Babanın zevcesini (veya üvey anayı) nikahlamak, - İki kızkardeşi birden almak. Nitekim gördüğün gibi âyette, her ikisinin nehyinden sonra "ancak geçen, mütesna" buyrulmaktadır. Bu da işaret ediyor ki, her ıkisindeki istisnanın mâhiyeti aynıdır." Ancak iki istisnadan sonra gelen illetlerin değişik oknası, - birincisi: "çünkü o, iğrenç bir şeydi." - ikincisi de "Şüphesiz Allah Gafûr'dur, Rahim'dir" bu görüşe mânidir.' |
﴾ 23 ﴿