34"Erkekler, kadınlar üzerinde kavvam (idareci ve hâkim)dır. Çünkü Allah, insanlardan kimini kimine üstün kılmıştır. Bir de erkekler mallarından harcarlar. Sâliha (iyi) olan kadınlar itaatkâr (kaanit)dırlar; Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının yokluğunda (gaybubetinde) da korurlar. Fenalıklarından korktuğunuz kadınlara gelince; önce onlara öğüt verin; sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve gerekirse dövün. Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerine yol aramayın. Şüphesiz ki Allah yüce (a'liyy) dir, büyük (kebîr)tür." A- "Erkekler, kadınlar üzerinde kavvam (idareci ve hâkim)dır." Daha önce erkeklerin istihkaklarının farklı olduğu icmâlen belirtilmıştı. Simdi bu istinafı kelâmda da erkeklerin mirasta istihkaklarının fazla olmasının sebebi tafsil ediliyor. Âyette isim cümlesi ve mübalağa sıygası ile "kavvamûn / hâkimler" kelimesinin kullanılması, erkeklerin bu vasfının köklü ve kalıcı olduğunu bildirmek içindir. Hükümdarların reayaya hâkimiyeti gibi emirde ve yasakta kadınlara hâkim olmak erkeklerin satımdandır. Bu hükmün iki gerekçesi vardır: Bunlardan biri vehbîdir (İlâhî bağıştır), diğeri de kesbîdir (insan gayretinin sonucudur). B- "Çünkü Allah, insanlardan kimini kimine üstün kılmış tu-." Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdirler; çünkü Allahü teâlâ, erkekleri kadınlardan üstün kılmıştır. Âyette, erkeklerin kadınlara üstün kılındıkları sarahatle ifâde edilmemiş olmakla beraber kasdedilen mânâ gayet açıktır ve sarahatle ifâde edilmesine gerek yoktur. Erkeklerin kadınlardan üstün kılındıkları kemâl sıfatların sarahatle belirtilmemesi de aynı sebepten dolayıdır. Bu sıfatlar, - akılca üstün, - tedbir ve kararda isabetli, - bedence daha güçlü olmaktır. İşte erkeklerin bu üstün sıfatlarından dolayıdır ki, - Peygamberlik, - imamet (liderlik), - velayet (idare) - camilerde imamlık ve müezzinlik yapmak gibi dinin şiarlarını yerme getirmek, - bütün dâvalarda şahitlik etmek (kadınlar, had ile kısas dâvalarında şâhıd olamazlar), - cihad, - cuma namazı farizası onlara tahsis edilmiştir. C- "Bir de erkekler mallarından harcarlar. " Bütün bunlardan başka erkekler, kadınlara mehir ve nafaka olarak kendi mallarından harcamalar yaparlar; aileyi iaşe ve ibate ederler. Rivâyete göre Ensar Sahabîlerin nakib (temsilci) lerinden Sa'd b. Rebi'in (radıyallahü anh) karısı Habibe bint Zeyd b. Ebi Züheyr, kocasının yüzüne karşı nefretini izhar edip onu kızdırınca, Sa'd, ona tokat attı. Habibe'nîn babası da, onu alıp Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) götürdü ve şikâyette bulundu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "- O da, kocasına kısas yapsın!" buyurdu. İşte bu sırada bu âyet-i kerîme nazil oldu. Bunun üzerine Peygamber şöyle buyurdu: "- Biz bir hüküm istedik; Allah ise, başka bir hüküm kâde buyurdu; Allah'ın irâde buyurduğu daha hayırlıdır / Eradnâ emran ve erade-llâhû emran vellezî eradehu-llâhü hayrun." Ç- "Sâliha (iyi) olan kadınlar itaatkâr (kaanit)dırlar ; Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının yolduğunda (gaybubetinde) da korurlar. " Kadınlardan sâliha olanlar, Allahü teâlâ'nın emirlerine gönülden boyun eğerler; kocalarının hukukunu gözetirler ve Allah'ın korunmasını emir, mükâfat ve mücazât ile korunmasını teşvik buyurduğu namuslarını ve kocalarının mallarım onların gıyabında da korurlar. Rivâyet olunduğuna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "- Kadınların en hayırlısı, kendisine baktığın zaman içini sevinçle dolduran, emir verdiğin zaman sana itaat eden ve senin gıyabında malını ve namusunu koruyan kadındır / Hayru'n-nisâi-mraetün in nazarte ileyha serrat-ke ve in emerteha etaa'tke ve iza ğıbet a'nha hafizatke fî mâkha ve nefseha." Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözlerinden sonra da bu âyet-i kerîmeyi okumuştur. Bir diğer görüşe göre, Allah'ın (celle celâlühü) korumasını emir buyurduğu şey, onların sırlarıdır. Bu hadiste, malın kadına izafe edilmesi, tasarruf konusunda kocanın malinin karının malı hükmünde olduğunu bildirmek içindir. Nitekim, " Allah'ın sizi yönetici kıldığı mallarinızı sefih (beyinsiz, aklı kıt, savurgan kimse)lere vermeyin." (Nisa 4/5) meâlindeki âyetin tefsirinde de benzer bir açıklama geçti. Âyetin diğer bir mânâsı da şöyledir: Allah'ın (celle celâlühü) kadınlar için erkekler üzerine hak olarak tanıdığı mehir, nafaka ve kadınları koruyup savunmak gibi yükümlülüklere karşı, sâliha kadınlar da, gönülden itaat ve kocalarının gıyabında namuslarım ve mallarını korumakla yükümlüdürler. Bir kırâete göre "hafız-allahü" ibaresi "hafızallahe" şeklinde, "Allah" kelimesi merfu' değil mansûb olarak okunmuştur. Buna göre anlam: "Allahü teâlâ'nın hakkını va taâtıni koruyan, O'nun emrine uyan, bu gereği duyan, erkeklere karşı iffetli ve şefkatii sâliha kadınlar..." şeklinde olur. D- "Fenalıklarından korktuğunuz kadınlara gelince ; önce onlara öğüt verin (fe-ıi'zûhünne); sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve gerekirse dövün." Bu hitab, erkeklerin kadınlara hâkimiyeti ve onları yönetmenin yollarını gösterir. Yani kadınların, - size isyan ettiklerini veya edeceklerini, - baş kaldırıp sizi dinlemediklerini veya dinlemeyeceklerini gördüğünüz veya buna kalben kanaat getirdiğiniz zaman, - teşvikler ve uyarılarla onlara öğüt verin; - fakat bu öğüt ve uyarılar fayda vermezse onları yataklarında yalnız bırakın; - onları örtünüzün altına almayın; - onların vücûdlarına dokunmayın, - cinsel ilişkiyi ima edecek bir harekette bulunmayın. Bütün bunlar da bir fayda sağlamazsa incitmeyecek ve iz bırakmayacak şekilde onları hafifçe dövün. E- "Eğer size itaat ederlerse artık aleyhlerine yol aramayın." Eğer başvurulan bu tedbirler sonuç verip de size itaat ederlerse, artık onları azarlamayın, onlara eziyet etmeyin ve hiçbir şey oknamış gibi davranın. Çünkü günahtan tevbe eden kimse, günah işlememiş gibidir. F- "Şüphesiz ki Allah, yüce (a'kyy)dir, büyük (kebîr)dir." Şu hâlde: 1- Allahü teâlâ'dan sakının. Çünkü O, sizin kendi hâkimiyetiniz altında bulunanlara muktedir olmanızdan daha çok sizin üzerinizde muktedirdir. 2- Yahut şânı yüce Allah (celle celâlühü), tevbe ettiğiniz zaman tevbenızi kabul ile hatâlarınızı bağışladığına göre, zevceleriniz itaat ettiklerinde onları affetmek, öncelikle size düşen bir haktır. 3- Yahut Allah (celle celâlühü), bir kimseye zulmetmekten ve hakkını eksik vermekten yüce ve münezzehtir. Âyette, isyan eden ve bu tutumlarını sürdüren kadınlara karşı nasıl bir yol izleneceğine değinilmemesi, bunun beldenen bir sonuç olmadığını ve özellikle bunca tedbirlerden sonra onların şânına yaraşan şeyin itaat olduğunu zımnen bildirmek içindir. |
﴾ 34 ﴿