39

"Eğer onlar Allah'a ve âhıiret gününe îmân ve Allah'ın kendilerini fısıldandırdığı şeylerden infak etselerdi ne olurdu Allah onları hakkıyla bilir."

O insanlar Allahü teâlâ'ya ve âhiret gününe îmân ve Allah (celle celâlühü) ın kendilerine vermiş olduğu rızıktan O'nun rızâsı için infak etselerdi, onların aleyhlerine mi olurdu?

Sarahaten "Allahü teâlâ rızâsı için" denmemesi, daha önce geçen tafsilât buna delâlet ettiği içindir. Bir de Allah'a ve âhiret gününe îmân zikri ile iktifa edildiği içindir. Çünkü Allah'a ve âhiret gününe îmân, yapılan harcamanın Allahü teâlâ rızâsı ve O'nun mükâfatını taleb içindir.

Bu ifâde, onların menfaat verini bilmediklerinden ve gerçeğe îmân etmediklerinden dolayı onlar için bir kınama olduğu gibi bu sualin cevabım bulmaları için de kendilerini tefekküre teşviktir. Umulur ki, bu tefekkür neticesinde gerçek kazancın nerede olduğunu kavrarlar.

Bir de bu ifâde şu gerçeğe dikkat çeker:

Bir kimse, zararsız bir şeye davet edildiğinde, ihtiyaten icabet etmesi gerekirken, sayısız faydaları olan bir şeye davet edildiğinde, nasıl icabet etmez?!

Önce Allah'a ve âhiret gününe îmânın zikredilmesi, bunun ehemmiyetinden ve onsuz harcamanın bir değer taşımadığindandır. Onların Allah'a ve âhiret gününe îmân etmemeleri, mallarını insanlara gösteriş için harcamalarından daha çirkin olduğu hâlde, önce bunun (gösteriş için mallarını harcamaları) zikredilmesi, onların bu durumları ile daha önce zikredilen cimrilikleri ve insanlara cimriliği emretmeleri arasında bir münasebet bulunduğundandır.

Allahü teâlâ, onların o çirkin hâllerini gayet iyi bilir. Bu da, onlar için ceza va'didir.

39 ﴿