58"Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Gerçekten Allah, size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla işiten (Semî')dir, her şeyi hakkıyla gören (Basıîr)dir." A- "Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." Âyetin başında tahkik ifâde eden "İnne" kelimesinin bulunması, ismti celilin (Allah adının) zahir olarak zikredilmesi ve emrin, ihbar suretinde ifâdesi (emreder), büyüklüğ (fehamet)e, emre uyma zaruretine ve konuya büyük ilgi gösterildiğine delâlet eder. Bu, genel bir hitab olup ifâde ettiği hüküm, bütün mükellefleri şâmildir. Emanetler kelimesi de fiilî, kavli ve itikadı bütün emanetleri; hem Allah'a hem de kullara ilişkin bütün hakları ihtiva eder. Bu âyet, aslında Kâ'be-i Muazzama'nin hadimi Osman b. Talha b. Abdüddar hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki: Resûlulah (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke'nin fethi günü (Hicretin 8. yık Ramazanı) şehre girince, Osman b. Talha, Kâ'be'nin kapısını kilitleyip damına çıktı; anahtarı vermek istemedi ve: "- Eğer Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğunu bilsem, anahtarı vermemezlik etmezdim" dedi. Bunun üzerine Ali b. Ebi Tâlib, onun elini büküp anahtarı aldı ve kapıyı açtı. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Kâ'be'ye girip iki rek'at namaz kıldı. Sonra dışarı çıkınca Abbas (radıyallahü anh) Resülüllah'tan - Kâ'be'nin anahtarını kendisine teslimini; - Hacılara su dağıtma (şikayet) ile, - Kâ'be hizmetlerin (sidanet)i de uhdesine vermesini istedi. İşte o sırada bu âyet-i kerîme nazil oldu. Bunun, üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ali'ye, anahtarı Osman b. Talha'ya geri vermesini ve ondan özür dilemesini istedi. Osman b. Talha da Ali'ye: "- Önce icbar ettin, eziyet ettin; sonra geldin, özür ditiyorsun!" dedi. Ali de, ona: "- inan ki, Allahü teâlâ, senin hakkında Kur’ân'dan bir âyet indirdi" dedi ve inen âyeti ona okudu. Bunun üzerine Osman b. Talha da: "- Eşhedü en lâ ilahe illa'llah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah" diyerek Müslüman oldu. O zaman Cebrâîl (aleyhisselâm) inip Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) a, Kâ'be hizmetinin ebediyen Osman b. Talha'nın evlâdında kalacağını bildirdi. Bir kırâete göre âyetteki "emanât / emanetler", "emanet" şeklinde tekil olarak da okunmuştur. Bu kırâete göre de, emanetten maksat malûm bir emanet değil fakat emanet cinsinden her şeydir. Diğer bir görüşe göre ise, emanetlerin ehline tevdii emri, yetkililerin, âmirlerin, yetki ve görevleri icabı olarak uhdelerinde bulunan hakları gerçek sahiblerine vermeleridir. Nitekim "ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" cümlesindeki emir de, yetkililerin yetkilen dahilinde bulunan hakları gerçek sahiblerine ulaştırmaları emridir. Ancak burada emrolunan, özellikle murafaa vaktine mahsus olduğu için burada o kayıt zikredilmiştir. Fakat bundan önce emrolunan böyle değil; onda emrolunan, her hangi bir vakte bağlı olmadığı için mutlak ve kayıtsız olarak zikredilmiştir. B- "Gerçekten Allah, size ne güzel öğütler veriyor." Allah (celle celâlühü) size verdiği, emanetleri gerçek sahiblerine vermeniz ile dâvalarda adaletle hükmetmeniz öğütleri gerçekten ne güzel öğütlerdir! Bu cümle istinafı olup İlâhî emre uymaya pek güzel bir davettir. Burada ism-i celilin (Allah) zahir olarak zikredilmesi, gönüllerdekı İlâhî mehabeti, arttırmak içindir, C- "Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla işiten (Semî')dir, her şeyi hakkıyla gören (Basıîr)dir." Şüphe yok ki, Allahü teâlâ, sizin bütün sözlerinizi işiten ve bütün fiillerinizi bilendir. Bu itibârla bu cümle aynı zamanda ceza ve mükâfat va'didir. Burada ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi, az önce geçen mehabeti arttırmak içindir. Zira bu isim, hem ceza va'dini, hem de mükâfat va'dini tekid eder. |
﴾ 58 ﴿