63

"İşte onların kalblerinde olanları Allah biliyor. Artık sen onlara aldırma; kendilerine öğüt ver ve onlara te'sirli söz (kavl-i beliğ) söyle."

A- "İşte onların kalblerinde olanları Allah biliyor."

Burada uzak için "ülâlike / işte onlar" kelimesinin kullanılması, o kâfirlerin küfür ve nifakın pek uzak bir mertebesinde olduklarına işaret etmek içindir. Allah (celle celâlühü), o münafıkların kalblerinde taşıdıkları sana söyledikleri yalanlara tam bir tezat olan çeşitli şer ve fesatları gayet iyi bilmektedir.

B- "Artık sen onlara aldırma (Feea'riıd anhüm); kendilerine öğüt ver (veı'zhüm) ve onlara te'sirli söz (kavl-i beliğ) söyle."

Bu cümle, hazfedilmiş bir şartın cevabıdır. İki şekilde yorumlanabilir:

Resûlüm,

1- Onlar böyle olduğuna göre, artık sen de özürlerini kabul etme.

2- Onlar böyle de olsalar sen onları cezalandırma; çünkü cezasız bırakılmalarında maslahat var. Ve onların kalblerindekıleri bildiğini de açığa vurma, onların sırlarını ifşa etme ki, onlar hep endişe ve korku içinde kalsınlar.

3- Onları nifak ve hileden caydırmak için kendilerine, habis nefisleri ve Allahü teâlâ'nın gayet iyi bildiği kalbleri hakkında, teskli, maksad ve amaca uygun sözler söyle. Yanlarında kimsenin bulunmadığı bir yerde onlara nasihat et; çünkü bu nasihat daha etkili olur.

Hulâsa,  onların nefislerini, kalblerini etkileyen öyle sözler söyle ki, ondan tasalansınlar ve korkuya kapdsınlar. Bu da,

- onları ölümle tehdid etmek;

- kalplerindekı şer ve nifakın Allahü teâlâ'ca bilindiğini, bunun cezasının pek ağır olduğunu,

- içlerinde gizledikleri küfre rağmen zahiren îmân ve itaat göstermelerinden dolayı cezalarının ertelendiğini,

- nifak tünelinden çıkıp düşmanlıklarını açıkça icra ettikleri takdirde şiddetli bir azaba mâruz kalacaklarını hatırlatmakla olur.

Şüphe yok kı, Allahü teâlâ'nın cezası pek çetindir.

63 ﴿